-HAYATINDAN KESİTLER-
Çarşamba günleri sütlüce sohbetleri:
-4-
1939 senesiydi, Sütlüce’ye gittiğimiz bir keresinde, Efendi hazretleriyle beraber 10-15 kişiydik, Anadolu kavağına gittik. İskeleden çıkıp, camiden ileriye doğru gidince Kumdöken suyu var. Orada kahvehane vardı. Kumdöken suyunun yanında hasırlar serildi, namaz kıldık, sohbet ettik. Kumdökene o sıralar, birkaç kere daha gittik. Ne güzel günlerdi o günler…
Sütlüceye gittiğmiz gibi, bazen de Altınkuma giderdik. Rumeli Kavağından ileride Altınkum var. Oraya giderdik. Bütün masrafları her zaman Ziya bey yapardı. Efendi’ye havluları, bornozları o getirirdi. Ziya beyi Efendi hazretleri çok severdi. Herkes bilirdi ki, Efendi hazretleri ençok Ziya beyi sever. Hatta bir gün Efendi hazretleri ellerini kaldırdı, “Yâ Rabbi Ziya kulunun bana yapdıklarına karşılıkda bulunamıyorum. Onun mükafatını sen sonsuz rahmet hazinelerinden ver. Onu sana havale etdim” diye düâ etdi.
Buradan hergün Efendi Hazretleri ile o zamanlar oturduğumuz yerlere bakıyoruz, o günleri hatırlıyoruz. O büyüklerin basdığı topraklara bakmak, O büyüklerden istifade etmeğe, feyz almağa sebep olur. Efendi hazretleri’nin rûhaniyeti orada vardır. Velîlerin bulunduğu yerlerde kıyamete kadar rûhlarının irtibatı vardır. Oranın üst tarafında da Yûşâ aleyhisselâm var. Onun da rûhu bizi seyrediyordur. Böyle mübârek bir yerdeyiz. Velîlerin rûhu, anıldığı yere de gelir. Hem, Efendi hazretleri’nin rûhaniyeti de var karşıda. Onların rûhaniyeti bin sene dahi devam eder. “Şeâir” denir ona. Meselâ Sakal-ı şerîf böyledir. Bindörtyüz seneden beri mübârek Sakal-ı şerif öyle kullanılıyor. Efendi hazretleri vefât edeli şimdi elli seneyi geçdi. Altmış sene evvel orada oturuyorlardı. Basdığı yerlerde, hatta bakdığı yerlerde gözlerinin nûru vardır şimdi Onların. Severek kim bakarsa oradan feyz alır efendim. Onların basdığı yerde feyz vardır. Sözlerinden olduğu gibi hareketlerinden de istifade edilir O büyüklerin. Büyükler buyuruyorlar ki: “Lîsan-ı hâl, lîsân-ı kâlden entakdır.” Ya’nî, hâl ile anlatılan, söz ile anlatılandan daha te’sirlidir. Lîsân-ı hâl derler ona. Çok te’sirlidir. Cenâb-ı Hakkın lütfu, Efendi hazretleri’nin himmetleri ile, elhamdülillah bize nasîb oldu burası. Onlar o zamân orada otururken görmüşlerdir bizim burada oturacağımızı. Ruhlar için zamân yok çünki. Zaman bu dünyâda var. Rûh âleminde zaman yokdur. Peygamber efendimiz mîrac gecesinde hazret-i Osmanın (radıyallahü anh) koşa koşa cennete girdiğini gördü. Halbuki hazret-i Osman kaç bin sene sonra cennete gidecek. Ama Peygamber efendimiz mîracda gördü onu. Onlar için zaman yok. Onun için efendim, Onlar buraları görmüşlerdir. İşin esası sevgi, muhabbet kardeşim. Peygamber efendimiz; “Kişi kimi severse onunla beraber haşrolunur” buyuruyor. Ne demek sevmek, Onun yolunda olmak, Onun sevdiklerini sevmek. Çok şükr Rabbimize, elhamdülillah. Tam Efendi hazretleri’nin hayatını yaşamaya ehemmiyet veriyoruz, dikkat ediyoruz kardeşim inşaallah. “El mer’u mea men ehabbe” müjdedir bize. Hadîs-i şerîf bu. Herkes, dünyâda kimi seviyorsa âhıretde onun yanında olacak. İnşaallah, âhıretde o büyüklerin yanında olacağız efendim. (Bırakmazlar inşaallah.) Kerim, kereminden vazgeçmez efendim. “Men dakka bâbel kerîm in fetehâ.” Efendiden işitdik bunu. Kerimin kapısını çalarsanız muhakkak açılır. İhsan kapısıdır o. Onlar isteyene verirler..
-devamı var-