Huzur Pınarı ailesinin pek muhterem üyelerinin mübarek Cuma gününü tebrik eder,
hususi dualarınıza muhatab olmak isteğimizi arz ederiz efendim..
ali zeki osmanağaoğlu
Büyükler buyurdular ki;
Ramezân-ı şerif geldi ve gidiyor. Ramezân-ı şerifde kim bilir binlerce kişiler tertemiz oluyor. Tabii bu ayın kıymetini bilmeyenler de çok pişman olacaklar. Bu, fırsat ayıdır. Bu ayda daha fazla ibâdet yapmaya, daha fazla istiğfar yapmaya, daha fazla hizmet yapmaya çalışmalıdır. Bir senelik günâhlara keffaretdir. Ama şimdi bir Kadir gecesi var ki, insan ömrüne bedeldir. İnsan ömrünü 80 sene kabul etsek, gece gündüz ibâdet etmek sevabını kazanırlar. O geceyi ihya edenlere sevap kazanmak çok iyi, fakat kazanılan sevapları kaybetmemek ondan daha iyi. Sevap kazanmak çok mühim. Kazanılan sevapları kaybetmemek ondan daha mühim. Çünkü sabahdan akşama kadar kimbilir kaç mislini kaybediyoruz. Günâhlarımız sebebiyle kimbilir halimiz ne haldir bilemiyoruz. Onun için arkadaşlarımız çok dikkat etsinler. Bilhassa kalp kırmamağa, birinin isminden bahsederek, onu incitecek herhangi bir kelime, herhangi bir söz söylememeye, laf taşımamaya, kimsenin aleyhinde konuşmamaya, Büyüklere karşı saygılı ve edepli olmaya, küçüklere merhametli olmaya, ele geçen bu fırsatda Allah'ımızın rızasını kazanacak ibâdetlerde ve hallerde olmaya, bütün arkadaşlarımız çalışsınlar.
Fî emanillah
Büyükler buyurdular ki;
Mübarek Hocamız buyurdular ki; Dinimizde en büyük hizmet, en büyük sevap, en büyük rütbe, O'nun kullarına hizmet etmektir. Seyyidül kavmi hâdimihum. Bir gün Eshab-ı kiram oturmuşlar, bir yabancı gelmiş. Kiminle konuşacak? Oradaki reisle konuşacak. Hazret-i Peygamber de 'aleyhissalatü vesselam' ayakta su dağıtıyor, bir şeyler veriyor, Eshabına hizmet ediyormuş. Cenab-ı Peygambere 'aleyhissalatü vesselam' gitmiş, buranın reisi kim, demiş. Reisül kavmü hadimihum, buyurmuş. Bu kavmin reisi, kim ayaktaysa, odur. Yani kim çalışıyorsa, odur. Yatan, uyuyan değil; çalışan. Netice: Men hadime hudime. Hazret-i Peygamber 'aleyhissalatü vesselam' buyuruyor ki; Kim hizmet ederse, mutlak ona hizmet edenler olur. Bu işin şakası yoktur. Melekler insan şekline girer. Men. Bir kimse. Hadime. Hizmetçilik yaptı, hademelik yaptı; hadime mazi, hizmet etti. Hademe, hizmet ediyor. Men hadime hudime. Hizmet eden, hizmet görür.
Büyükler buyurdular ki;
Bir gün Mübarek Hocamızla 'kuddise sirruh' beraber, Allah rahmet eylesin, Abdülhakim abinin kayınpederi Elmas Keten dedenin evine, bayram ziyaretine gittik. Şekerlik içinde şeker getirdi. Ben de tabii şeker dağıtayım diye yerimden fırladım. Şekerliği aldım, dağıtacağım, halının ucuna ayağım takılmış, şekerlik bir tarafa, ben bir tarafa, yere kapaklandım. Mübarekler orada, misafirler var, ben yerde dümdüz.. Öyle olunca derhal toparlanmak, kalkmak istedim. Mübarek Hocamız buyurdular ki; Hayır, o şekilde kalın. Mecburen öyle kaldık. Buyurdular ki; Efendim, daha birkaç gün evvel tefsirde okudum. Bir müslüman, bir mü'min, vefat ettiği zaman, kabirde nûr yüzlü, güzel bir melek kendisine gelip, hoş geldin diyecek. Fakat o meleğin boynunda inci taneleri olacak. O inci tanelerinin bir tanesi dünyaya gelse, güneş gözükmez olur, kararır. Aynı güneş çıktığı zaman, yıldızların görünmediği gibi. Yoksa, yok olmuyor; ama güneşin nûru, yıldızları örtüyor. Bu bir inci tanesi o şekilde güneşi karartacak kadar nûrludur. Biz müslümanız elhamdülillah, ama inciyi de severiz. O müslüman da, Allah Allah, bu nasıl şey, bir tane alayım diye elini uzatacak, inciyi yakalayacak ama, inci taneleri pamuk ipliği ile bağlı. Elini değdirir değdirmez, ip kopacak. İp kopunca ne olacak? Bütün inciler kabir içine dağılacak ve mü'min müthiş şekilde utanacak. Utancından, tek tek incileri toplamaya başlayacak. Kardeşim, sonuncu inci tanesini aldığı zaman, kabir hayatı biter. Allahü teala sırf kabirde sıkılmasın, dünyada çok saydı, yine meşgul olsun diye, o incilerle onu meşgul edecek. İnciler bitti, kabir hayatı da bitti. Ne tatlı! Şimdi toplayın efendim, buyurdular. Allahü teala hepimize din ve dünya seadeti versin.
(Tam İlmihâl-Se’âdet-i Ebediyye) kitâbının, kıymet ve ehemmiyyetini, hemen ikinci sayfasında, büyük islâm âlimi Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerinin kıymetli oğlu İstanbul’da Kadıköy müftîsi Ahmed Mekkî Efendi, kısa ve vecîz sözleri ile açıklamış ve “Asrımızın fâdıllarından, zemânımızın bir dânesinin yazmış olduğu (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbına göz gezdirdim. Bu kitâbda, kelâm, fıkh ve tesavvuf bilgilerini buldum. Bunların hepsinin, bilgilerini nübüvvet kaynağından almış olanların kitâblarından toplanmış olduğunu gördüm. Bu kitâbda, Ehl-i sünnet velcemâ’at i’tikâdına uygun olmıyan hiçbir bilgi, hiçbir söz yokdur.” buyurmuşdur. Bine yakın eserden uzun bir zemânda hâzırlanan bu nâdîde eser üç kısımdan meydâna gelmişdir:
971 [m.1563] de doğan ve 1034 [m.1624] de vefât eden, ikinci bin yılın müceddîdi, İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretleri, Kur’ân-ı kerîm ve Hadîs-i Şerîflerden sonra, en kıymetli üçüncü kitâb olan (MEKTÛBÂT) kitâbını yazmışdır. İnsanoğlunun rûhî hastalıklarının tedâvî yollarını göstermiş, islâm dînine nasıl inanılacağı, ibâdetlerin ehemmiyyeti, Evliyâlık, Resûlullahın güzel ahlâkı, islâmiyyet, tarîkat ve hakîkatin ayrı ayrı şeyler olmadıklarını îzâh etmişdir. Üç cild ve aslı fârisî olan mektûbât kitâbında (536) mektûb vardır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri bu eserinde, insanoğlunun rûhî hastalıklarının tedâvî yollarını göstermiş, islâm dînine nasıl inanılacağı, ibâdetlerin ehemmiyyeti, Evliyâlık, Resûlullahın güzel ahlâkı, islâmiyyet, tarîkat ve hakîkatin ayrı-ayrı şeyleri olmadıkları gâyet açık bir şekilde îzâh edilmişdir.
İslâm dîni ve Ehl-i Sünnet i’tikâdı hakkında öz bilgiler verilen kitâbda, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı anlatılmaktadır. Üç kısımdan meydâna gelen Fâideli Bilgiler kitâbında dinde reform yapmak isteyenlere, İslâm dinini bozan zararlı cereyân ve fikirlere ve cebriyye, mu’tezîle, vehhâbîlik gibi sapık fırkalara cevâb verilmektedir.
Hak sözün vesîkaları kitabı Şî’îlik, Ehl-i Beyt, Eshâb-ı kirâm ve Ehl-i Sünnet hakkında bilgiler vermekde, Ehl-i beyt ile Eshâb-ı kirâmın birbirlerini çok sevdiklerini açıklamakda ve şî’îlerin kitablarını ve iftirâlarını gâyet ilmî olarak cevâblamakdadır. Komunistlik ve din düşmanlığı hakkında bilgiler de veren kitâbda İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin (Eyyühel-Veled) tercemesi ve İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hâl tercemesi de bulunmaktadır.
(Hak Sözün Vesîkaları) kitâbında on kısım vardır:
İslâm dîninin bilinmesi gereken îmân esaslarını ve îmânın altı şartını kaynak kitaplardan aktararak detaylı bir şekilde açıklayan bu kitâb, aynı zamanda diğer dînler hakkında bilgiler de verip İslâmiyyet ile karşılaşdırmakda ve Müslümân olan meşhur yabancıların görüşlerine ve hayat hikâyelerine de yer vermektedir.İslam dininin bilinmesi gerek iman esaslarını ve imanın altı şartını kaynak kitaplardan aktararak detaylı bir şekilde açıklayan bu kitap, aynı zamanda diğer dinler hakkında bilgiler de verip İslam ile karşılaştırmakta ve Müslüman olan meşhur yabancıların görüşlerine ve hayat hikayelerine de yer vermektedir.
İslâm dîninin güzel ahlâkına ulaşmak için kurtulmak gereken 40 kötü ahlak ve bunlardan kurtulma çarelerinin anlatıldığı bu kitâbda aynı zamanda (Mızraklı İlmihâl) diye bilinen Muhammed bin Kutbüddîn İznîki hazretlerinin kitâbı esas alınarak yazılan Îmân ve ibâdet bilgilerini içeren Cennet Yolu İlmihâli bulunmaktadır.
İslâm Ahlâkı kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.
Eshâb-ı Kirâm kitâbının başında, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın Eshâbının üstünlüğünü, Eshâb-ı kirâm arasındaki hadîseler, Eshâb-ı kirâma dil uzatanların haksız ve câhil oldukları anlatılmakda, ayrıca; (İctihâd) ın ne olduğu açıklanmakdadır. Birkaç kısımdan oluşan kitâbın tenbîh kısmında, bir islâm düşmanının yazdığı (Hüsniyye) kitâbına cevâb verilmekdedir. Bir kısmında, büyük islâm âlimi İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin ve Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerinin hâl tercemeleri anlatılmakdadır.
Kıyâmet ve Âhıret kitâbında insanın ölümü, rûhun bedenden ayrılması, kabr hayâtı, kabr süâlleri, kıyâmet günü insanların hesâba çekilmesi, Cennet ve Cehenneme nasıl gidileceği büyük islâm âlimi, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin kitâblarından terceme edilerek geniş olarak açıklanmakda ve vehhâbîliğe cevap vererek evliyâlığın ne olduğu, kıyâmet günü herkesin sevdiğinin yanında olacağı konuları açıklanmakdadır.
(Kıyâmet ve Âhıret) kitâbı iki kısımdan meydâna gelmişdir.
Îsâ aleyhisselâma gönderilen ve hak kitâb olan İncîlin tahrîf edilmesi ile ortaya çıkan dört kitâb [Matta İncîli, Markos İncîli, Luka İncîli, Yuhannâ İncîli] hakkında bilgi vermekde, aralarındaki ihtilâfları açıklamakdadır. Kur’ân-ı kerîm ile İncîl karşılaştırılmakda, İncîlin tahrîf edildiği, hükümlerinin yürürlükden kalkdığı, Kur’ân-ı kerîmin bütün semâvî kitâbların hükümlerini yürürlükden kaldırdığı îzâh edilmekdedir. Îsevîlikdeki teslîs (üç tanrı) inancının yanlış olduğu, Allahü teâlânın bir olduğu, ilim ve kudret sıfâtları ilmî olarak açıklanmakdadır. Îsâ aleyhisselâmın insan ve Peygamber olduğu, ona tapılmıyacağı îzâh edilmekdedir. Yehûdîlik, Tevrât ve Talmud hakkında da bilgi verilmekdedir.
1700’lü yıllarda İstanbul’a gelen ve orada çeşidli islâmi ilimleri ve lîsanları öğrenen İngiliz casusu Hempher’in, İslâm dünyâsını ve müslimânları parçalamak için yaptığı casusluk faaliyetlerini ve vehhâbîği nasıl kurduğunu anlattığı hatıratının tercümesini içeren olan bu kitâb 3 bölümden oluşmaktadır.
İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretlerinin üç cild (MEKTÛBÂT)kitâbından ve oğulları Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin de üç cild (MEKTÛBÂT)kitâbından, çıkarılan kıymetli cümleler, Elif-ba sırasına göre tanzîm edilmiş, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerine okunmuşdur. Dikkat ile dinledikden sonra, bunun adı (Kıymetsiz Yazılar) olsun demişdir. Okuyanın hayreti üzere, anlamadın mı, (Bunun kıymetine karşılık olabilecek birşey bulunabilir mi?) buyurmuşdur. Son sayfasında şu cümleler yer almakdadır: (Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)
Küçük bir ilmihal niteliğinde olan bu kitâbda her müslümanın bilmesi zaruri olan Ehl-i sünnet i'tikâdı, namaz, abdest, gusl, teyemmüm, oruç, hac ve zekât bilgileri anlatılmaktadır. Namâz kitâbının sonunda, namâzın içinde ve dışında okunacak duâlar arabî olarak yer almaktadır. Namâz ve Namâzla ilgili bilgileri detaylıca içeren dokuz kısımdan oluşmaktadır. Îmân etdikden sonra en mühim emir namâzdır. Beş vakt namâz kılmak, her müslimâna farz-ı ayndır. Kılmamak büyük günâhdır. Namâzı tam ve doğru olarak kılabilmek için, önce namâz bilgilerini öğrenmek lâzımdır. Bu kitâbımızda, dînimizde bildirilen namâz bilgilerini kısa ve öz olarak bildirmeği fâideli gördük. Birçok İslâm âliminin kitâbından istifâde ederek hâzırladığımız bu namâz bilgilerini, her müslimân mutlaka öğrenmeli ve çocuklarına da öğretmelidir.
Şevâhid-ün Nübüvve (Peygamberlik Müjdeleri) kitâbı, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, “ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE” adlı kitâbının tercümesidir. Muhammed aleyhisselamın peygamberliğine delîl olan alâmetler ve mu’cizelerinin beyânı hakkındadır. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
Dört halîfenin ve Eshâb-ı Kirâmın bütününün büyüklüklerini, kıymetlerini menkıbeler ile çok uzun ve çok güzel anlatan bu kitâb, türkçe olup, ilk defa 1325 senesinde basılmıştır. Kitabevimiz yeniden 1998'de basdırmıştır. Bu kitâbı Seyyid Eyyûb hazretleri yazmıştır. On iki bâbdan oluşmakdadır.
Birinci bâb'ta, birinci halîfe emîr-ül mü'minîn Ebû Bekr-i Sıddîkın "radıyallahü teâlâ anh" 66 menkıbesi vardır.
İmam-ı Ahmed Rabbani hazretleri, Hindistan'da yetişen en büyük veli ve âlim. Ariflerin ışığı, velilerin önderi, İslam’ın bekçisi, müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Silsile-i aliyyenin yirmi üçüncüsüdür. Resûlullah efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", onun geleceğini müjdelemişti. İmâm-ı Süyûtî (Cem'ul cevâmi') kitabında, bu hadis-i şerifi, İbni Mes'ûd Abdürrahman ibni Yezîdden, O da Hazret-i Câbirden rivayet ederek bildiriyor: (Ümmetimden Sıla isminde biri gelir. Onun şefaati ile, çok çok kimseler Cennete girer.) (Sıla), birleştirici demektir. Tasavvufu fıkh bilgileri ile birleştirdiği için bu ism, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine verildi. Zamanın âlimleri, Ona bu ism ile hitâb eylediler.
On sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam'da yetişmiş büyük velîlerdendir. İnsanlara hak yolu göstererek hakîki saâdete, kurtuluşa kavuşturan ve Silsile-i aliyye adı verilen âlimler ve velîler zincirinin yirmi dokuzuncusudur. Asrının müceddidi idi. Pekçok talebe yetiştirip, İslâm memleketlerine gönderdi. Bu zâtlar, İslâm memleketlerine gidip İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattılar. İnsanlar bu zâtların vesîle olmasıyla dünyâ ve âhiret saâdetine kavuştular. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, ayrıca çeşitli ilimlerde birçok eserler de neşretti.
Seyyid Abdülhakîm Efendi “kuddise sirruh”, dört mezhebin inceliklerine, evliyâlığın yüksekliklerine vâkıf idi. Üniversite mensupları, fen ve devlet adamları, çözülemez sandıkları güç bilgileri sormaya gelir, sohbetinde, dersinde bir saat kadar oturunca, cevâbını alır, sormaya lüzum kalmadan, o bilgi ile doymuş olarak geri dönerdi. Çok mütevâzi idi. Ben dediği hiç işitilmemişti. İslâm âlimlerinin adı geçtiği zaman, (Bizler o büyüklerin yanında hâzır olsak sorulmayız, gâib olsak aranmayız. Bizler o büyüklerin yazılarını anlayamayız. Ancak bereketlenmek için okuruz.) buyururdu. Halbuki kendisi bu bilgilerin mütehassısı idi.
En kıymetli kitaplardan tercüme ve derlemeler ile telif eserler vücuda getirdi. Akaid husûsunda, bilhassa Ehl-i Sünnet vel Cemâat inancını sâde bir dille açıklayıp bu inancın yayılmasına öncülük etti. Hanefî, Mâlikî, Şâfi'î ve Hanbelî mezheblerinden birinde bulunmanın Ehl-i Sünnetin alâmeti olduğunu, herkesin kendi mezhebine göre amel etmesinin şart olduğunu, zarûret ve ihtiyâc hâlinde, hak olan dört mezhebden birinin taklîd edilebileceğini, Ehl-i Sünnet kitaplarından alarak açıklayıp herkese duyurdu. Seâdet-i Ebediyye ve diğer kitaplarında, binlerce mesele yazdı. Unutulmuş ilimleri ihyâ etti.