Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
…………
1998 senesinde, Enver abimler, Hocamız da dahil, ailece 8 ay kadar Yalova’da kaldılar. Orada evi olan, Enver abilere komşu olan arkadaşlar da orada kaldılar. İstanbul’a işlerimize her gün Yalova’dan gelip gittik. O günlerde, öyle güzel, öyle tatlı zaman yaşadık ki, hatırlamak bile ayrı bir zevk veriyor. Hergün sabah namazına Enver abim mescide gelirler, hep beraber cemaatle namaz kılınırdı. Sonra biz vapura yetişmek için alelacele yola koyulurduk. Akşama da heyecanla yine geriye dönerdik, çünki akşam namazına yetişip, namazdan sonra da bazan yemek, bazan çay için, bir abinin evine teşrif ederler, mescidde kimler varsa hepsi oraya davetli olurdu. Yemek bahane, maksat Enver abimin sohbeti idi. Öyle neşeli ve öyle tatlı sohbetler olurdu ki, dünyada bir benzerini bulmak mümkün değildi. Bu bakımdan biz çok şanslı insanlardık. Abiler her gün evine Enver abileri davet etmek için sıraya girerdik. Enver abiler de davet eden hiç kimseyi kırmayıp kabul ederlerdi. Her akşam bir abinin evinde olurduk. Sonra hep beraber yatsı namazına gidilirdi. O sene çok bereketli, özel zamanlar yaşadık. O günlerde Enver abim bizim evi teşriflerinde çekilen bir hatıra karesi yukarıdaki resimdir.
O gün Enver abim buyurdular ki; Resulullah efendimiz “aleyhissalatü vesselam” buyurdular ki; “Dünya, uykudaki bir kimsenin rüyasıdır. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Ahiret ebedî hayattır. Cennet dünyanın karşılığıdır”… Dünyayı terk edene, bırakana, oranın ebedi nimeti verilecektir. Yani dünyayı sahiplenmeyen, dünya malını sahiplenmeyen, onun bir karanlık olduğuna, emanet olduğuna iman eden için Allahü teala, kalıcı olanı verecektir. Cehennem de dünyanın karşılığıdır; dünyayı isteyip, ahireti unutana verilir, oradan ebediyen ayrılamaz. Bu bir tercih meselesidir. Ahireti tercih edene Allahü teala cenneti verecektir, dünyayı tercih edene cehennemi verecektir. Resullullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimize, bugünün en hayırlısı kimdir denildiğinde; “Dünyada Allah’a itaat eden ve ömrünü o yönde bitirendir” buyurdu. Yine buyuruluyor ki, “Eğer bir şey mutlaka olacaksa siz onu olmuş bilin”.
Ahirete giden herkes bir pişmanlık duyacaktır, dünya için kanaat olur, ahiret için kanaat olmaz. Dünya için tevekkül olur, ahiret için tevekkül olmaz. Dünyada pişmanlık nimettir, fakat ahiretde pişmanlık felakettir. Kabrden birisi çıkıp dünyaya gelebilse, her halde vaktini bir an boş geçiremez, hep ahireti için çalışır, günah işlemez, kalb kırmaz. Ölüm dehşetli birşeydir. Kabir, herkesin mutlaka gideceği, bazıları için cennet bahçesi olan, bazıları için ise cehennem çukuru olan korkunç bir gerçektir. İnsanlar oraya gidince başına neler geleceğini, nelerle karşılaşacağını dinimiz bildiriyor. Allah’a ve Peygamberine iman etmeyenler, din-i islamı kabul etmeyenler, cehennemde feryat edecektir. Ya rabbi, bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz diyecekler. Onlara; zaten oradan geldin ya,.. denilecektir. Bu dinin temeli öğrenmek ve öğretmekdir. Allahü teala hiçbirşeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Herşeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile yaşarken bir gayesi, maksadı vardır. Rabbimizin her yarattığında bir hikmet vardır. Allahü teala insanı maksadsız, gayesiz yaratmış olamaz. Sizi bir gaye için yarattım, buyuruyor. İnsanın yaradılış gayesi, bu üçbeş günlük dünya olamaz..”Ben sizi ibadet için yarattım” buyuruyor. İbadet; Rabbimizi tanımak, Onun büyüklüğünü anlamak, içimizde çok kötü bir nefsimizin olduğunun farkına varmaktır. Kendini tanımak ne kadar artarsa Allahü tealanın büyüklüğü o kadar anlaşılır. İnsan kendini beğenirse müslümanları beğenmez, islamiyeti beğenmez, sonunda şirke kadar gider. Dînimizi öğrenmek ve öğretmek herkese farzdır. Bizden evvelkiler bize öğretmek için uğraşmasalardı, bu gayreti göstermeselerdi, bugün biz müslüman olamazdık. Biz de bizden sonrakilere temiz bir şekilde ulaştırmalıyız, üzerimizdeki emanet çok büyüktür. Allahü teala müminlere çok kıymet vermiş, muhatab kabul etmiş, kulum demiş. Bundan daha büyük şeref olur mu! Kim dine sahip çıkarsa, din ona sahip çıkar. Hadis-i kudside buyuruluyor ki; “Ey dünya; dine hizmet edene hizmetçi ol, sana hizmet edenlere zorluk çıkar”.
Müslüman güler yüzlü tatlı sözlü olur… Güler yüz ve tatlı sözün, islamiyetin, dinimizin yayılmasında mühim yeri vardır. Böyle olmayan insanlar dînimize fazla faydalı olamazlar. Daima tatlı sözlü ve güler yüzlü olmak, müslüman olmanın birinci alametidir.
Bir hayrın işlenmesine sebep olmak o hayrı işlemek gibidir. Bir kişinin hidayetine sebep olmak, bir kişiye yardımcı olmak en kıymetli ibadettir. Bazı insanlara Allahü teala hususi kabiliyet vermiştir. Onları özel bir iş için yaratmıştır. Bunlar insanın ağzından girer burnundan çıkar, onun hidayetine sebep olur, büyükleri tanıtır… mübarek olsun…. İnsanlar ebedi ateşden kurtulsun düşüncesi ile, herkese yardımcı olmağa çalışmalıdır.
Mü’mine hizmet ibadettir, üzmek ise felakettir. Herkesin yaptığı işten, ne olduğu, kim olduğu ve tarafı belli olur. Karınca, İbrahim aleyhisselamın ateşini söndürmek için su taşırken yılan ise ateşin artması için üflüyordu. İkisi de hayvandır fakat ayrı yapıdadır… ikisi de farklı,.. tarafını belli ediyor.
Kim Allah içinse Allah da onun içindir. Allahü tealanın rızasını düşünerek hareket edenleri, insanlar ne der diyerek Allahü tealanın rızasından vazgeçmeyenleri, insanların kızacakları işlerde Allahü tealanın rızasına uyanları Allahü teala himayesine alır. İnsanların rızasını gözetip, Rabbimizin rızasına uymayanların, Allahü tealanın gadab edeceği işlerde insanların rızasına uyanların işini insanlara bırakır.
Büyüklerden istifade etmenin iki şartı vardır; biri edep, diğeri teslimiyetdir. Teslimiyet öyle olmalıdır ki, ölünün ölü yıkayıcıya teslim olduğu gibi olmalıdır. Ölü, yıkayıcıya itiraz etmez, kalkıp yürümez, kızmaz, konuşmaz,… Yıkayıcı ne isterse ölü onu yapar. Ölü kefenle kalkıp yürüse, en yakınımız bile olsa korkulur. Demek ki fazla hareket etmemek, fazla konuşmamak, kızmamak lazımdır. Seadete kavuşabilmek için, büyüklerimizin ahlakı ile ahlaklanmamız lazımdır.
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.