Enver Abim buyurdular ki;
Bir gün Hazret-i Osman ‘radıyallahü anh’ abdest alıyormuş. Abdest bitmiş, kurulanmış, gülmeye başlamış. Ya Emir-el mü’minin, niye gülüyorsunuz diye niye sormuyorsunuz, demiş. Efendim, afv edersiniz. Niye gülüyorsunuz, demişler. Bir gün benim abdest aldığım yerde, Hazret-i Peygamber “aleyhissalatü vesselam” abdest alıyordu. Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ abdestini aldı, gülmeye başladı. Niye gülüyorsunuz ya Resulallah diye, neden sormuyorsunuz, buyurdu. O aklıma geldi. Biz de ya Resulallah, neden güldünüz, diye sorduk. Peygamber Efendimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyurdu ki; Bir mü’min abdest aldığı zaman, yüzünü yıkarken, bütün günahlarının, tabii büyük günahlar hariç, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ben gülmemeyim de, kim gülsün? Ümmeti kurtuluyor! Dolayısıyla, abdest aldıktan sonra, biraz gülebilirsiniz. Sormazlarsa, niye gülüyorsunuz diye neden sormuyorsunuz dersiniz, bunu anlatırsınız. Velhasıl, neş’e bize aittir, kahr ve üzüntü, kimin imanı yoksa, ona aittir. Çünki mübarek Hocamız “kuddise sirruh” öyle buyurdular; İmanlı ve imansız insan arasındaki fark, mü’min güler yüzlü tatlı sözlüdür; kâfir, münafık, çatık kaşlı, asık suratlıdır. Allah neş’emizi arttırsın.
ali zeki osmanağaoğlu