Enver abim buyurdular ki;
Çok mühim ama çok mühim bir tarihi vak’a var. Çünki, bu hadiseyi yaşayanlar hayatta. Bizim arkadaşlarımızdan biri var, profesör. Bu arkadaşımız evlenince Erzurum’a tayin oldu. Orada hocalık yapıyor, çocuk bekliyorlar. Fakat hanımı bir gün merdivenlerden bir düştü, iki gözü âmâ oldu. Görmek yok, bitti. Gitmedik doktor bırakmadılar, kadın kör oldu. Bir akşam evde Mübarekler imam, arkada Bülent abi de var, cemaat ile namaz kılıyoruz. Telefon çaldı, selam vermek üzereydiler zaten, selam verdiler. Ben aşağıya indim, Mübarekler devam ettiler. Bülent abi ile beraber kılıyorlardı. Tabii kendini tanıttı; dertliyim, felaket üzüntüdeyim, dedi. Ne oldu, dedim. Hanım merdivenlerden bir düştü, iki gözü kayboldu, hiçbir şey görmüyor. Ne olur bunu Mübareklere arz edin, dedi. Şimdi namaz kılıyorlar. Sen telefonu kapat, namazdan sonra söyleyeceğim, dedim. Namaz kıldık, dua ettiler; neydi o telefon, buyurdular. Efendim, Erzurum’da bir arkadaşımız var. Hanımı düşmüş, âmâ olmuş, iki gözü görmüyor. Her çareye başvurmuşlar, hiçbir şey yok. Ne ilaç, ne doktor.. Dua istiyor efendim, dedim. Hay hay. Ben dua edeceğim, siz ikiniz amin deyin, buyurdular. Peki efendim, dedim. Bülent abi ile ikimiz bir başladık amin demeye, Mübarekler dua, biz amin, Mübarekler dua, biz amin.. Epey sürdükten sonra, Allah şifa verir inşaallah, buyurdular. Sabahleyin arkadaşımız arıyor, sevincinden bağırıyor: Diyor ki; Enver abi! Gözleri açıldı. Bu gece rüyada Mübarekleri gördü, sonra renkler yavaş yavaş gelmeye başladı, sonra bütün renkler bitti, uyandı ki, ben görüyorum diye bağırmaya başladı. Peki, ne oldu? Bir müddet sonra bir kız dünyaya geldi, kız çocuğu. Yine telefon etti. Enver abi! Kız çocuğumuz dünyaya geldi, Mübarekler ismini koysun, dedi. Geldim Mübareklere arz ettim. Hocamız buyurdular ki; Efendim, madem ki ışığa kavuştu, ona güzel bir isim koyalım, Lamia koyalım, buyurdular. Ne koydular? Lamia. Işığı görmüş manasına geliyor. Arkadaşımız çok sevindi.
ali zeki osmanağaoğlu