Enver abim buyurdular ki;
Mübarekler buyurdular ki; Efendim, kainatta hiçbir şey sebepsiz olmaz. Mesela, ben konuşuyorum, sesim size gelinceye kadar arada hava var, hava, taşıyıcı oluyor. Benim konuşmalarımı size kadar taşıyor. Bu bir sebeptir. Yani, taşıyıcı olarak iletken var. İkincisi; telefonlar, cep telefonları, televizyon, radyo, telsizler var. Bunlar da uzak uzak yerlere, insanın sesini, görüntüsünü götürüyor. Bu da taşıyan farkındandır. Elektromanyatik dalgalarla taşınırlar. Bir üçüncü vasıta daha vardır, o da evliyalarla irtibat kurmak. Evliyalarla irtibat nasıl kuracak? En kolayı o efendim. İsmini söyleyin, yeter. Çünki, Rabıta Risalesinde var, Allahü teala her an hazır ve nazırdır; büyüklerin ruhları, anıldığı yerde hazırdır. Onların ismini söyleyin yeter. Mesela, satırların arasındayım, buyurdular. Özür, bahane yok! Her şey âşikar. Hiç kimse başkasını suçlu bulmasın! Hata bende diyen kurtulur.
Bir gün Mübarekler buyurdular ki; iki türlü talebe vardır. Birileri ihlaslı, birileri de kabiliyetsizdir. O kabiliyetli talebelere bir yön verirler, onlar o kabiliyeti ile ilerlerler. O kabiliyeti olmayanlarla hocalık talebe ilişkisi başlar. Dolayısıyla, böylece kabiliyetsiz talebe kalmaz. Ne malum, o kabiliyetsize hocası belki kendi kabiliyetinden verir. Hiç kimse açıkta kalmaz. Yeter ki o Allahü tealayı tanısın. Çünki ne buyuruluyor? İyiliğe elverişli olmayan kimse, faidelenemez Peygamberi dahi görse.
ali zeki osmanağaoğlu