Enver abim buyurdular ki;
Cemaati arttırın, cemaatle namazda bir kişinin namazı kabul oldu mu herkesin namazı kabul olur. Cemaatte rahmet vardır, ayrılıkta azab-ı ilahi vardır.
Ben Honaz’da doğdum. Bizim işimiz, sabahtan akşama kadar çapa yapmaktı. Arada bir, on–on beş günde bir kasabaya inerdik. Şimdi bu hizmetler nasip oldu bize. Bu hizmetlerin bize nasip olması; karıncanın, güvercinin ayağına takılıp hacca gitmesi gibidir. Karınca tek başına nasıl gider hacca! Ayaklar altında ezilir, Kabe’yi bile göremez; ancak bir güvercinin ayağına takılırsa öyle gidebilir. Elhamdülillah biz de güvercinin ayağına takıldık, bu hizmetleri götürüyoruz. Zaten dünyada en kıymetli şey, bir mürşid-i kamili tanımak ve ona tabi olmaktır…
Bu bedenimize ne müdahale olur? Kız mı olacağız, erkek mi olacağız, sakat mı olacağız, düzgün mü olacağız; ruha ne müdahalemiz olabilir? Ruh, bu bedenden binlerce yıl önce yaratıldı. Bu beden yaratılınca emanet olarak veriliyor, daha sonra Azrail aleyhisselam emaneti alıp götürüyor. Daha sonra kabirde böcekler, köstebekler yiyiyor bu bedeni. Zaten insan; ruh, beden ve amelden meydana gelmiştir. Geriye ne kaldı? Ameller. Bize ait olan, bizimle kabre girecek olan, amellerimizdir…
ali zeki osmanağaoğlu