Enver abim buyurdular ki;
Mecelle’de bir kaide var, diyor ki Mecelle’de; hüküm neticeye göre verilir. Bir insanın yaptığı işin başı, ortası, şöyle böyle olabilir. Ama netice nedir? İbadet yapmaktan, çalışmaktan, yorulmaktan, ticaretten, ibadetten, aklınıza ne gelirse, bütün bunları yapmaktan maksat ve gaye; eğer rıza-i ilahi için ise hüküm çok iyi. Eğer bunları yapmak, insanların hoşuna gitsin diye veya insanlardan aferin beklemek için, insanların takdirlerini toplamak için ise hüküm nedir? Dünyadır… Dünyanın ise indi ilahide değeri, sivrisineğin kanadı kadar bile yok. Ahirette herkes yaptığı işin neticesine göre muamele görecek. Niçin? İşte, hüküm ona göre verilecek. Bu kadar uğraşmak, bu kadar yorulmak, bu kadar gayret ile birlikte Allah hiçbirimizi hüsrana uğratmasın, Allahü teâlâ hepimizi muhafaza eylesin. Neticede hüküm, mazallah, mazallah, mazallah. Siz dünyadan beklediniz, dünyada da alacağınızı aldınız, benden ne istiyorsunuz derse cenab-ı Hak, işte hüsran odur. İşte felaket odur. İşte azab odur. Bu nasıl belli olur. Bunun yeri kalp, dışarıdan anlaşılmaz ki bu. Dışarıdan bunun alameti yok. Çünki, herkes ibadet yapıyor, herkes bir şeyler yapıyor, herkes çalışıyor, kendine göre. Ama Allahü teâlâ’nın razı olduğu, Allahü teâlâ’nın razı olmadığı, kalbdeki niyete bağlıdır.
ali zeki osmanağaoğlu