Enver abim buyurdular ki;
İmam-ı Şafii hazretleri buyurmuşlar ki; Eğer bir cemaatte, bir toplulukta kırk kişi varsa, onların içinde mutlaka bir tanesi evliyadır. Fakat tabii onlar, ben evliyayım demezler. Bir gün Hızır ‘aleyhisselam’ camiye gitmiş. Biri de vaaz veriyormuş. O da biraz dinlemek için oturmuş. Bakmış, yanında birisi horluyor. Bir-iki sefer sarsmış; uyuma, abdestin bozulacak, demiş. O da, sana ne! Uyursam uyurum, demiş. Hızır ‘aleyhisselam’ baba yapma, abdestin bozulacak, deyince, bir yakalamış elini, şimdi ne yapacaksın? Kalkıp şimdi millete, bu Hızır ‘aleyhisselamdır’, gelin bundan birer parça koparın. Elinden, kolundan, bacağından koparın, doğrudan Cennete gidersiniz, dersem, demiş. Hızır ‘aleyhisselam’; o zaman bir dakika, evliyalar defteri cebimde. Senin ismin ne, demiş? O da ismini söyleyince, bakmış, isim yok! Açmış ellerini, ya Rabbi, evliyalar listesinde bunun ismi yok; fakat bu kadar insanın arasında bir tek o beni tanıdı. Bu, senin dostun olmasa beni tanımaz. Ama burada ismi yok, demiş. Cenab-ı Hak buyurmuş ki; Sen, beni sevenlerin, bana âşık olanların isimlerini bilirsin. Benim kime âşık olduğumu sen nereden bileceksin? O halde, iki kısım vardır. Birincisi, cenab-ı Hakka âşık olanlardır. İkincisi, cenab-ı Hakkın âşık olduklarıdır. Sakın ha! Onun kim olduğunu, kendisi de bilmez. Cenab-ı Hak bilir. Ona dokunmaya gelmez, insan paramparça olur. Onlar, kınından çıkmış kılınc gibidirler. Şâh-ı Nakşibend hazretlerine gelmişler, efendim, vaziyet kötü, demişler. Niye, buyurmuş. Sizin hakkınızda kim bir şey söylese, ya çarpılıyor, ya bir felakete uğruyor, demişler. Vallahi biz kılınc sallamıyoruz. Ama millet gelip de başını vurursa, biz ne yapalım, buyurmuşlar.
ali zeki osmanağaoğlu