Enver abim buyurdular ki;
Hiçbir anne, hiçbir baba, evladını eliyle ateşe atmaz. Bu, mümkün değildir. Unutmayalım ki, Allahü tealanın merhameti, yüzbin anneden, yüzbin babadan daha çoktur. Hatta annenin ve babanın şefkati, onun şefkat deryasından ancak bir zerredir. Öyle olmakla beraber, insan ateşe gidebilir. Nasıl gider? Unutmayın ki, iki türlü evlat vardır. Birisi, yarım yamalak; ama daha yüksek. Neden? İsyanı yok. Bir tanesi var, cin gibi. Fakat isyankâr. Yani, annesine babasına meydan okuyor, Allahü tealanın kullarını incitiyor. Birisi tembel, yaramaz; ama daima emir ve yasaklara boyun eğer. Bir tanesi inkar eder, isyan eder, meydan okur. İşte bunlar, kendi akıbetlerini kendileri hazırlayanlardır. Onun için, bizim akıbet, boyun bükmektir, ben yanlış yaptım, diyebilmektir. Ben haklıyım dediğin zaman, mutlaka birisi haklı olacak. Kim haklı? Ne sen, ne ben. Din haklı. Fakat insanlar nefsin esiri olarak, dine uymaktan ziyade, kendi isteklerine uymak, onları yerine getirmek suretiyle, maalesef kendilerini her türlü sıkıntının içine atıyorlar. Onun için, kendi zararına kendisi razı olana acınmaz. Adam kendi kendine Boğaz Köprüsüne gider de, korkuluklardan atlarsa.. Kim itti bunu? Hiç kimse. Kim götürdü? Hiç kimse. Kendisi gitti…
ali zeki osmanağaoğlu