Enver abim buyurdular ki;
İnsanın kendi aklına tâbi olması demek, kendi nefsine uyması demektir. Çünki akıl, hakikati buluncaya, öğreninceye kadardır. Ondan sonra terk! Hâlâ aklında uğraşıp duruyorsan, hâlâ onun dediklerini yapıyorsan, bir gün mutlaka yanılırsın. Çünki, eğer akıl doğruyu bulabilecek bir şey olsaydı, Peygamberler gelmezdi. Herkes kendi aklıyla hak yolu bulur ve cenab-ı Hakkın rızasına kavuşurdu. Akıl, doğruyu buluncaya kadardır. Nitekim, Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretleri buyuruyor ki; Kavuştum, aklımı bıraktım ve kurtuldum. Mesele, bunu diyebilmektir. Müslüman olup, dini öğretecek zâtın Allah adamı olduğuna inanıncaya kadar uğraşmaktır. Çünki, herkes Allah adamı olduğunu iddia eder. Hatta ısrar eder. Allah adamı çok zor bulunur. Yanlış bir kişiye Allah adamı dediğiniz takdirde, böyle bir insana ruhunu, inancını, kalbini teslim ederse, zehri saldıkça artık onu kimse kurtaramaz. Onun için, Allahü teala kullarını başıboş bırakmamıştır. Cenab-ı Peygambere ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyor ki; Habibim, sakın kendi kendine karar verme. Danış, bir şeyi birine sor, ondan sonra kararını ver ve bu kararından dönme. İnsan bir defa sözünde durmazsa, vaadini yerine getirmezse, borcunu vaktinde ödemezse, hem ticarette, hem hayatta daima güvensiz bir insan olur…
ali zeki osmanağaoğlu