Enver abim buyurdular ki;
Bir büyük zata; sen nasıl evliya oldun demişler. Buyurmuş ki; “Bir gün ben, duvarcı ustasını çırağı ile beraber çalışırken gördüm. Elindeki tuğlayı bırakmadan, çırak başka bir tuğla vermiyordu. Usta elindekini bırakınca çırak yeni bir tuğla uzatıyor, usta bırakmadan yenisini vermiyordu. Ben de anladım ki, elimdekileri başkalarına verirsem, Allahü teala bana daha başkalarını gönderir, elimdekileri vermezsem yenisi verilmeyecek. Onun için elime geçeni veriyorum, verdikçe eksilmiyor artıyor, verdikçe yenileri geliyor” demiş.
Bir mübarek zat varmış. Sevenleriyle birlikte otururken dışardan birisi gelmiş ve dayanılamayacak hakaretler yapmış. Yanındakiler; efendim, buna haddini bildiriniz, bir şeyler söyleyiniz deyince, buyurmuşlar ki, o söyledikçe düşünüyorum, aklıma söyledikleri şeyler gelmiyor. Eğer onun benim hakkımda söyledikleri doğruysa Rabbime tövbe ederim. Yalan, iftiraysa; Ya Rabbi, bu yanlış öğrenmiş, sen onu affet derim. Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam”, “iyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet” buyurmuşlardır. Küsmek yok, intikam yok, kan davası yok.
Bir mübarek zat varmış. Sevenleriyle birlikte otururken dışardan birisi gelmiş ve dayanılamayacak hakaretler yapmış. Yanındakiler; efendim, buna haddini bildiriniz, bir şeyler söyleyiniz deyince, buyurmuşlar ki, o söyledikçe düşünüyorum, aklıma söyledikleri şeyler gelmiyor. Eğer onun benim hakkımda söyledikleri doğruysa Rabbime tövbe ederim. Yalan, iftiraysa; Ya Rabbi, bu yanlış öğrenmiş, sen onu affet derim. Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam”, “iyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet” buyurmuşlardır. Küsmek yok, intikam yok, kan davası yok.
ali zeki osmanağaoğlu