Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
1998 senesi Ocak ayının yirmiüçünde, Cum’a günü, aynı zemânda Kadr gecesi idi. Sarıyer’e, Mübârek Hocamıza ziyârete gitdiğimizde mübârek huzûrları ile şereflenmişdik. Cum’a nemâzını berâber kıldıkdan sonra yakınında olanlar duâyı işitebiliyorlardı. (Mübârek Hocamız, nemazdan sonra dua ederlerken hafif sesli söylerlerdi, onun için yanında bulunanlar işitebiliyorlardı.) O gün nemaz sonrası yapdıkları duâda işittiğimiz bâzı sözler şöyle idi: “Sen bizi şeytân şerrinden ve düşman şerrinden ve nefs-i emmâremiz şerrinden muhâfaza eyle, evlerimize iyilik ver, halâl ve hayrlı rızklar ihsân eyle yâ Rabbî. Hastalarımıza şifâ, dertli olanlarımıza devâ ihsân eyle yâ Rabbî. Sen bizleri yevm-i cum’anın ve leyle-i kadrin şefâ’atine, bereketine nâil eyle yâ Rabbî. Yevm-i cum’a hürmetine, leyle-i kadr hürmetine, günâhlarımızı afv eyle yâ Rabbî. Cennetde de Cemâlinle müşerref eyle, kusurlarımızı afv eyle yâ Rabbî”. Duâdan sonra istigfâr okudular ve buyurdular ki; Bu istigfâr duâsı çok mühimdir. Molla Nâmık-i Câmî hazretleri “Bu istigfâr okunan yere, orada oturan insanlara, hepsine rahmet-i ilâhî nâzil olur. Allahü teâlâ hepsinin murâdlarını ihsân eder, günâhlarını afv eder. Oturduğu yerler kıyâmet gününde ona şefâ’at eder. Geçdiği sokaklar şefâ’at eder.” diyor. Onun için istiğfâr duâsını her gün okumalıdır.
Her zemânki gibi, Abdülhakîm efendi hazretleri ile ilgili hâtıralarından anlatdılar. Buyurdular ki; Askerî liseyi bitirmişdim, talebeleri sınıflara ayırıyorlardı, harbiyeye gidecekdik. Ben de sınıfın birincisiydim. Bana “Sen ne olmak istiyorsun?” dediler. Ben tıbbiyeye gideceğim dedim. “Hay hay, zâten senin gitmen lâzım.” dediler. Tıbbiyeye ayırdılar. Bir buçuk sene tıbbiyede okudum. Birinci sınıfa f.k.b. diyorlar, fizik-kimyâ-biyoloji. Birinci sınıfda bunları okuduk. Üniversite olduğu için, başka memleketlerden de (Rûm, Bulgar) birkaç yüz talebe vardı. Tıbbiye birinci sınıfda iken, sınıfın birincisi oldum. İkinci sınıfa birincilikle geçdim. İkinci sınıfda da sınıfın birincisiydim. Sene ortası oldu. Bir sömestre, altı ay kadar, anatomide yalnız kemikleri okuduk, birçok lâtince kelimenin hepsini ezberledik. Kemik vizesini de verdim. Profesör de Moşe isminde bir Fransız idi. İkinci sömestrede kadavra dersi vardı. Bir gün laboratuvarı merâk etdim, gidip bakdım. Masalar ve her masanın üstünde erkek, kadın, çırıl-çıplak ölüler var. Kimsesizleri toplayıp getiriyorlar, talebeler onların üzerinde öğrenecekler. Ellerine de bıçak veriyorlar. Kesip, insan vücûdunda neler olduğunu öğrenecekler. Her hafta Efendi hazretlerine giderdim. Efendi hazretlerinin sözlerine bayılırdım, bir şeyler söylese de dinlesem derdim…
– devamı haftaya –
Fî emanillah