Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
………. …
Enver abim, 1990 senesi Kasım ayında böbrek ameliyatı için Amerika’ya gideceklerdi. Türkiye gazetesi abonelerinden bir hanım, telefon etmiş, o an için evde başka kimse bulunmayıp, telefona Hocamız bakmışlar. Telefondaki hanım, demiş ki; “Ben de böbrek nakli ameliyatı oldum, 40 gün Nureddin Cerrahi hazretlerinin kabrine gittim, 41 er defa lev enzelna okudum, çok iyi oldum, Enver bey de böyle yapsın” demiş. Hocamız da bu konuşmayı, akşam evde söyleyip, buyurmuşlar ki; “Nureddin Cerrahi hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Enver abinin vakti olmaz, bu vazife için bir arkadaşımız, Enver abiye vekil olarak gidebilir. Ali’ye söyleyin, Enver abisine vekil olarak 40 gün gidip 41 er tane lev enzelna okusun” buyurmuşlar. Bizim haberimiz olunca hemen ehemmiyetle, birinci vazife olarak başlamıştık. Muayenehaneden hergün belirli vakitler ayrılıp, hiç aksatmadan muntazam olarak bu vazifeyi yaptım. Amerika’ya gideceklerinden birkaç gün evvel, bir cumartesi günü Enver abim beni aradılar; “Yarın giderken beni de al, Nureddin Cerrahi hazretlerine beraber gidelim” buyurdular. Türbede o sıralar tadilat yapılıyordu, zaman zaman içerisi kapalı olup, hacet penceresi önünde okurduk. O gün türbedara rica edip belirli saatler için açtırdık. Öğleye yakın saatlerde Enver abimden haber gelince, hemen evlerine gittim. Enver abim kapıda buyurdu ki; “Hocamız buyurdu ki; Nureddin Cerrahi hazretleri çok büyük evliyadır, orada dua etmeniz iyi olur”. Gittiğimizde türbe de açıktı, içeriye girdik; “Oku bakalım” buyurdular. Efendim, bendeniz zât-ı âlînize amin demek için geldim, diğer okunacaklar uzun sürüyor, ayrıca tekrar geleceğim efendim dedim. Enver abim orada Nureddin Cerrahi hazretlerinin sandukası başında dua ettiler, sonra türbe içindeki diğer kabrleri ziyaret ettiler. Dışarıya çıktıkdan sonra, Eyüb sultan hazretlerine, Mehmed Emin Tokadi hazretlerine ve bazı kabr ziyaretine daha gittik. Akşama yakın evlerine bıraktım. (2006 senesinde de Enver abimin bir rahatsızlığında kendilerinden izin alarak bunu tekrarlamıştık. Bu konudaki bir vesikayı altta hatıra olarak ilave ettim.) Böyle mübarek bir insana hizmet etmek, bir insanın hayatındaki en kıymetli zamanlarını teşkil eder. Enver abime hizmet ettiğim, sohbetinde bulunduğum zamanlar, ömrümün en kıymetli zamanları olup, ahiretim için en kıymetli sermayem olarak biliyorum. Bu hatıraların hayali bile insanı mutlu etmektedir.
Enver abim öyle farklı bir insandı ki, hiç kimse üzülmesin, herkes dünyada ve ahiretde mutlu olsun isterdi. “Yaratılanı severim, yaradandan ötürü” sözünü herkes bilir. İşte bu sözde tarif edilen insanın tam karşılığı, bu sözü tam olarak canlı yaşayan misal, Enver abimizdir. Kalbindeki insan sevgisi zirvede idi. Herkesin derdine çare bulurdu, fakat kendi derdini hiçkimseye belli etmezdi. Pek çok hastalığı olduğu halde, herkesin yanında hep neşeli olurdu. İçi kan ağlasa da yüzü hep gülerdi. Abdülhakim efendi hazretlerinin kıymetli oğlu, Ahmed Mekki efendi hazretleri Ona, zeynül mecalis buyurmuş, toplulukların zineti… Mübareğin iki tane oğlu vefat etmiş, tabii çok üzüntülü.. Enver abim ona ziyarete gittiğinde, Mekki efendi hazretleri, bir nebze olsun üzüntüsünü unutup gülebilmiş. “Seni görünce üzüntümü unutuyorum, neşeleniyorum, gülüyorum. Senin bulunduğun mecliste, toplulukta herkes neşeli olsun, sen zeynül mecalissin” buyurmuş.
Hakikaten de Enver abimin bulunduğu bir yerde, herkes derdini, üzüntüsünü unutur, başka bir aleme giderdi sanki… Dünya aklımıza bile gelmez, ahiret hayatı yaşar gibi olurduk yanında. Birkaç saatlik zaman, birkaç saniye gibi bir anda geçerdi. Dışarıya çıktıktan sonra ancak dünyanın var olduğu anlaşılırdı… Enver Abi’mizin yanında üzüntüsü, sıkıntısı geçmeyen insan olamazdı… Biliyorum bazı şeylerin anlaşılması zordur, zaten bazı şeyler anlatmakla değil yaşamakla anlaşılır. Hani şimdi çekim gücü diyorlar, manyetik alan diyorlar ya… Enver abimin kalbinde öyle bir çekim gücü vardı ki, kalbinden yayılan öyle bir manyetik alan vardı ki,.. kalbini muhabbet bağı ile bağlamış olanlar, sanki koparılamaz halatlarla, zincirlerle bağlanmış gibidirler. Dinimizde bunun adına feyz deniyor. Zaten Onun yanına gelen herkes, kendi kalbindeki bu değişikliği hemen hissederdi. Kalbden kalbe yol vardır. Kalbleri birbirine bağlayan yol; sevgidir, muhabbettir. Bu sevgi yukarıdan aşağıya akar. Biz Onu bu kadar seviyorsak O bizi daha çok seviyordur. Bu da ahirette beraber bulunmanın alametidir, müjdecisidir inşallah.
Enver abim, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı.
Enver abimden aldığım bir mailden, hâtıra olarak bir parçasını, numune olarak altta ilave ettim.
Fî emanillah
From: Enver Ören
Date: 11 Ocak 2006 Çarşamba 11:58:05 GMT+02:00
Subject: Re:
Bu mail beni ağlattı. Allahü teala razı olsun. İyileşmem niyetiyle okusun. Allahü teala razı olsun.