Enver abim buyurdular ki;
Bir gün yağmur yağıyordu. Mübârekler buyurdular ki: Dışarıda rahmet yağıyor. Yağmura da rahmet deniliyor. Buraya da rahmet yağıyor. Çünki hadîs-i şerîfte: “İnde zikrissâlihîn tenzîlürrahme”, yani, büyüklerin isminin anıldığı yere rahmet yağar, buyuruluyor. Bakın orada da rahmet geçiyor. Dolayısıyla, bu rahmetten, kabı çok açık olan çok alır, az açık olan az alır, ama ters olan, Allah muhafaza etsin, hiç alamaz. Rahmetin gelmesi insanın elinde değildir, ama kabul etmesi insanın elindedir. Hatta misal vererek buyurdular ki; Feyz buraya kadar (göğüs hizasına) gelir, ama alması için bazı şartlar vardır: Bir, feyzin geldiğine inanılacak; iki, feyzin geldiği zâta inanacak; üç, feyzin geldiği zâtı sevecek; dört, haramlardan sakınacak; beş, o zâta karşı saygılı, edepli olacak. Çünki, hiç bir bî edep yani edebe riayet etmeyen, uymayan, cenâb-ı Hakka vâsıl olamaz, Allah dostu olamaz, buyuruluyor.