1989 senesi idi. 22 Nisan.
Türkiye gazetesinin kuruluş yıldönümü günü.
Enver abimi ziyarete giderken, o zaman 3 yaşında olan ortanca kızım da arkamdan ağlayınca, benimle gelmişti ve üstteki resimde görülen gül buketini, Enver abime takdim ederken, mübarek ellerinden öpmüştü. O gün gazetede Enver abimin çok seçkin ve kıymetli misafirleri vardı. Enver abimin odasında o gün kısa fakat her zamanki gibi çok kıymetli sohbeti oldu.
O gün Enver abim buyurdular ki;
Mübarekler buyuruyorlar ki, insan demek muhtaç demektir. İnsan, Allahü teâlânın yarattığı her şeye gönlünü biraz bağladıkça Allahü teâlâdan o kadar uzaklaşır. Dolayısıyla, insanın malı mülkü arttıkça Allahü teâlâdan uzaklaşması da artar. Eğer kalbinde Allah sevgisi varsa, o mal mülk zarar vermez. Ama kalbinde böyle bir aşk-ı ilahi ve muhabbet yoksa, her kazandığı onu Allah’tan uzaklaştırır. Dolayısıyla, Allahü teâlânın rızası insanların muhtaç olduğu şeyleri bırakmasına bağlıdır. Onun için İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbat’ta buyuruyor ki, Bu kainatta yaratılan her şey insanın faydasına yaratılmıştır. Ancak insanoğlu, muhtaç olduğu şeye kalbini ne kadar bağlarsa Allahü teâlâdan uzaklaşması da o kadar olur. Çok tehlikelidir bu.
Eğer gönül yaratılanlara meylederse, o fenadır. Çünki, Allahü teâlâ gönlü kendisi için yaratmıştır. Uzaklaşma artar artar ve insan o zaman mahlûkatın en kötüsü olur. Bu yakınlık ne anlama gelir? Bu, ihlas anlamına gelir. Allahü teâlâya yakınlık demek; ihlas arttı demektir. İhlaslı insan, her an cenab-ı hakkı düşünen, onun sevgisiyle yaşayan ve her işini Allah rızası için yapan insan demektir.
Ölçü Allahü tealaya yakınlık ve uzaklıktadır. Bir hadis-i şerifte geçtiği gibi, kişi insanlardan ne kadar uzaklaşırsa o kadar Allahü tealaya yakınlaşır. İnsanlardan uzaklaşmak demek onlarla görüşmemek demek değildir. Kalben uzaklaşmak demektir. İnsan demek, kalp demektir. Allahü teala insanlara çok kıymet veriyorsa kalpteki imandan dolayı veriyor. Cisimlerinden, servetlerinden dolayı vermiyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki; Üç şey vardır, insanlar ona müpteladır; ama her üçü de insanların başına beladır. Biri; mal, servet. Bugün bütün cinayetler, kan davaları hep mal bölüşmekten, arazi bölüşmekten, yani mal yüzünden çıkıyor. İkincisi; mevkii. Hayatta en arzu edilen doçent olmak, profesör olmak… Halbuki ömrünün geçip gittiğinin farkında değil. Üçüncüsü; şöhret. Çok zengin desinler, şöyle desinler, böyle desinler. Eğer bir Allah adamı, bir insanı severse, överse, bu iyidir; ama Allahü tealanın değer vermediği insanlar övse ne olur, övmese ne olur.
İmam-ı Rabbani hazretleri ‘kuddise sirruh’ buyuruyorlar ki; Bu dünya muhabbetinden kopmanın, bu dünya sevgisinden ayrılmanın tek bir çaresi vardır. Bundan ibadet yaparak kurtulamazsınız. Siz eğer dünya sıkıntılarından, dünya üzüntülerinden, dünya bağlarından kurtulmak istiyorsanız, kendinize iyi arkadaş edinin. Eğer arkadaşınız iyi ise, artık siz kötü olamazsınız. Yani, kendinize dönemezsiniz, kendi arzularınızı yerine getiremezsiniz. İyi arkadaşla beraber, iyi olmak zorundasınız. O bakımdan, kişi sevdiği ile beraberdir hadis-i şerifine uygun olarak, insan arkadaşını iyi seçmelidir.
Mübarekler yine buyuruyorlar ki: “Bu kalp iki türlü temizlenir. Birincisi ibadetlerdir. İkincisi sohbettir. Kalb bir defada temizlenmezse de devamlı olunca temizlenir. Size Hocanızı hatırlatacak arkadaşlarla beraber olursanız, Hocanızın yazdığı eserleri okursanız, o zaman o satırların arasında Hocanızla beraber olacaksınız, Hocanızın kalbiyle irtibat kuracaksınız ve onunla hem dünyada ve hem de ahirette hep beraber olacaksınız. Allahü teâlâ cevheri çöplüğe koymaz. Eğer kalbiniz Rabbimiz tarafından seçilmeseydi, bu büyükleri tanımak nasip olmazdı”
Fî emanillah