Enver abiler buyurdular ki;
Kiracı olduğumuz bir zaman (hep kiracıyız ya zaten) bir ev sahibimiz vardı. Bir gün ben, her zaman bahsettiğim gibi ölümden bahsettim. Adam birden bire; sen deli misin, sus, dedi. Ne oldu dedim. Ben cenaze görsem başka yere kaçıyorum, dedi. Cenaze görmek istemezmiş. Adam kırkdokuz yaşında bir gecede öldü. Bu kadar korktu, başına geldi. Bu adam öldü, ev, bir amca ve yeğene kaldı. İkiyüzbin lira kira veriyordum. Yılbaşında kira arttırmak için bunlara gittim. Olsa olsa üçyüzbin lira olur diye düşünüyordum. Kira ne kadar vereceğiz diye sordum. Altıyüzbin lira dedi. Ben o zaman cidden kalbimin yandığını hissettim. Allah bu kirayı size vermeyi nasib etmesin dedim. O da şaşırdı. Yoksa çıkacak mısın dedi. Hayır çıkmayacağım ama Allah bu kirayı size vermeyi bana nasib etmesin dedim. Böyle niye söyledim onu bilmiyorum. Çıkacak yerim de yok aslında. Ağzımdan öyle çıktı. Üç gün geçmedi amca yeğen birbirlerine düştüler. Mal davasından… İkisi birden bana geldiler. Biz burayı satıyoruz dediler. Alıyor musun. Alıyorum dedim. Kaça ? Yüz yirmi milyon. Bir hafta sonra para hazır dedim. On para yok. Ama bir kere içim yandı. Onbeş sene evvel yüzyirmi milyon para. Üç günde bu parayı tedarik ettik, gittim bastırdım parayı, aldım tapuyu. Böylece mülk sahibi oldum. Allah dilerse verir.