Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler ‘kuddise sirruh’ buyurdular ki; “Allahü teala yeryüzünde her hastalığa bir ilaç yaratmıştır. Her şey için şifa vardır. Ama gönlün şifası, zikrullahtır. Kalbin ilacı, zikr etmektir”. Mübarekler yine birgün buyurdular ki; “Dinimizin asıl gelme sebeplerinden birisi, dünyaya karşı soğukluktur. Bugün Nişancı camisine Cuma’ya gittim. Orada hoca devamlı suretle dünyayı kötüledi. İyi, doğru. Ama dünyanın ne olduğunu söylemedi. Tabii o dünyayı söylemeyince, oradaki gençler düşünecekler ki, demek ki yahudiler, ermeniler çalışacak, müslümanlar yatsın. Çünki, dünyayı sevmek uygun değil. İşte hocanın bunu söylememesi neden? Mürşid-i kâmil görmediği için. Kitaptan okuyor, doğru. O okuduklarının anlatılması, başka bir ilim. O ilim, bu değil. İşte dünya demek, haram parayla yapılan alışverişdir. Allahü tealanın sevgisi, ahiret menfaati bir tarafa demektir. Yalnız nefsin menfaati için yaşamaktır. Bu, haramdır. Bütün her cins günahlar, dünya olur. Velhasıl, cenab-ı Hakkın rızasının dışında, Onun sevgisinin, Onun razı olmasının dışında her ne yapılsa, hepsi dünya olur. Dünya mel’undur. Ama ne? Haramlar. Eğer helal olan para, helal olan mal, haram olsaydı, dünya olsaydı, İbrahim ‘aleyhisselamın’ ovaları dolduran davarları olmazdı. Büyüklerimizin hepsinin malı, parası çok idi. Mesela İmam-ı Azam hazretleri, şeker tüccarıydı. Gemilerle getirip satardı. İyi para kazanırdı. Ama kendisi buna kıymet vermezdi, talebelerine, fakir fukaraya dağıtırdı. O halde, para kazanmak günah değildir”.