Enver abiler buyurdular ki;
Seadet-i Ebediyyenin son sözü var. Bir risale, kitap gibi. Her defasında yeni bir şeyler öğreniyorum. Hele hele bir iki gündür ağzımın tadı kaçtı, içime bir korku geldi. Orada Mübarekler Cehennemi anlatıyorlar. Yedi tabaka olduğunu, en üst tabakanın en hafifi olduğu halde, dünya ateşinden yetmiş kat daha şiddetli olduğunu yazıyorlar. İkinci katta; Tevratı bozanlar, üçüncü katta; İncili bozanlar, dördüncü katta; ateşe, güneşe tapanlar, beşinci katta; ineğe tapanlar, altıncı katta; ateistler, inkarcılar, yedinci katta; en kötüsü iki mim harfi. Mürtedler ve münafıklar. Hadi mürtedden Allah korusun, münafık olmak çok tehlikeli! Yani, cenab-ı Hak hep içimizi, dışımızı, her şeyimizi biliyor; fakat menfaatin icabı Rabbimizin bildiğinin aksine bir şey söylüyorsun veyahut da bir şey anlatıyorsun. Veyahut da birisi size bir emanet veriyor, bu emanete riayet etmiyorsunuz, neredeyse münafıklığa giriyor. Emanete hainlik çok tehlikelidir. Yani, her tarafımızı korku sardı. Tabii her ateşin suyu vardır. Birgün Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretlerini korku sarmış. Mübarek Hocamız birgün buyurdular ki; Şu insanlar yalnız sonsuz kelimesini bir düşünse, eli ayağı titrer efendim, yemek yiyemez. Sonu yok! Azıp kudurmanın zamanı değildir. Mahcup ve mahzun bir vaziyette, Allahü tealanın yardımına muhtacız. Abdullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyorlar ki; Birgün beni bu ateş sardı. Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek bir hata işlemişsem, orayı hak etmişsem, adaletinle beni oraya gönderirsen derken, cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ tecessüm etti. Peygamber efendimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ buyurdu ki; Kimin kalbinde benim sevgim, benim ismim varsa, korkmasın, benim olduğum yeri ateş yakmaz. Hiç olmazsa yüz defa salevat-ı şerife getirelim de, bir irtibat kurulsun.