Enver abiler buyurdular ki;
Büyük bir zat banyoya girdiğinde su bitmiş ve köpüklü kalmış, tam o sırada dışardan bir el uzanmış, bir kova su boşaltmış. Banyodaki zat o kadar sevinmiş ki, çıktıktan sonra, talebelerine sormuş, benim banyo suyuma kim su ilave etti. Önce hiç kimseden ses çıkmadı. Suyu koyan talabe orada, daha yeni imiş, eyvah, herhalde büyük bir hata ettik, demiş. Tekrar hocaları sorunca; korka korka, efendim, ben ilave ettim demiş. Hocaları buyurmuş ki; bana bir kağıt kalem getirin, sana icazet yazacağım, demiş. Öbür talebeleri kırk yıldır orada dururken, bu yeni gelen talebesine icazet vermiş. Bende ne varsa hepsini sana verdim, bundan sonra buraya gelmene lüzüm yok, şimdiden sonra benim mutlak halifemsin buyurmuş. Büyüklerin kalbine girince uzun sürede olacak işler bir anda olur, o bir anlık kalbine girme, her şeye bedeldir. Büyüklerin kalbinde olabilmek, çok önemli ve büyük bir iştir.
Allah muhafaza eylesin, yol çok kıymetli olduğu için, düşmanı çok vardır. Şeytan, nefis, insan, neşriyat.. Hepsinin gözü buradadır. İşte Allah korusun, bu yolda olanlar için en büyük tehlike; imtihan, inkâr ve incitmektir. Üç ‘i’ harfi, ne kadar mühimdir. Bir, seni bu yola kavuşturan mübarek zâtı incitmektir. İki, seni bu yola kavuşturan zâtı inkâr etmektir. Üç, seni bu yola kavuşturan zâtı imtihan etmektir. Üçü de birbirinden felakettir. Peki ne olur? İnsan buhar olur. İşte, bu yolda kalmanın en güzel yolu, kim ihlâslı ise onunla beraber olup, ben anlamam deyip, onun eteğine yapışmaktır. O ne yapıyorsa sen de onunla yap ve selamete er. Bir, kendi başına bir milim ilerleyemezsin. İki, kendi başına başkalarına yem olursun. Üç, kendi başına hem kendini, hem başkasını yakarsın. Onun için, Peygamberimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ diyor ki; Dinül mer’i dinül ahihi. İnsanın dini, arkadaşının dini gibidir. Veyahut da halilihi. İnsanın dini, dostunun dini gibidir. İyi arkadaş seçmeyen, iyi olamaz. Arkadaşa, eş, iş, neşriyat, her şey dahildir.