Mübarekler hocamız, buyuruyorlardı ki; "Enver'in neden muvaffak olduğunun sebeplerini size anlatayım: Enver'de üç haslet var, bu üç haslet onu muvaffak ediyor. Birincisi, bugüne kadar beraber olduk, yakinen tanıyorum, hiçbir zaman, hiçbir arkadaşı bana kötülemedi. Hiçbir zaman kalbine bir arkadaşa karşı kötülük duygusu gelmedi. Hücrelerinde kötülük duygusu yok. Zaten kötülük yapamaz; ama kötülük düşüncesi bile gelmedi. Onca iftiraya uğramasına rağmen, kötülük istemez. İkincisi, onda anlatılamaz bir sabır vardır. Kızmak yok, telaş yok. Hadis-i şerifte buyruluyor ki; "Sabretmek, ferahlamanın anahtarıdır". Hatta bizden daha sabırlıdır. Enver'in muvaffakiyetinin üçüncü sebebi şudur; Bir zamanlar savaş aleti ok idi. Ondan sonra kılınclar çıktı. Daha sonra tüfekler, tabancalar, toplar çıktı. Atom bombası yapıldı. Bunlar insanların başarılı olmak için kullandıkları aletlerdir. Ama şimdi kullanılan alet atom bombası değildir. Atom bombasının yerini alan yeni bir silah var. O da tatlı dil, güler yüz. Buna diplomasi derler. Tatlı dil, güler yüzle işleri bu hale getirdi".
Âb-ı Hayat – 4
Üç haslet
Enver abim de buyurmuştu ki; "Benim de hocamızda gördüğüm bazı hususiyetler, hasletler var. Başka kimsede görmediğim, Onlara has özellikler var. Mübareklerin muvaffak olmasının üç sebebi vardır. Birincisi, ben ömrümde Mübarekler kadar hocasını seven birisini daha görmedim. Hiçbir zaman üzüme bakmadılar, hep söze baktılar. Yani Onlar hocalarının verdikleri emirlerin, gösterdikleri istikametin bir milim dışına çıkmadılar, kaymadılar. İtaatleri ile bunu ispatladılar. Aşk şiirini herkes yazabilir, mesele o değil. İtaat arttıkça sevginin gerçeği ortaya çıkar, sevginin gerçeği ortaya çıktıkça itaat artar, en sonunda seven ve sevilen bir olur. İkincisi, ben ömrümde zamanını onlar kadar iyi kullanan birisine rastlamadım. Onların lügatinde sonra kelimesi yoktur. Yapılacak bir işi mutlaka hemen yaparlardı. Üçüncüsü, Onlar kadar vefakar birisini görmedim. Elli sene önce çay veren İbrahim ağayı vefatlarına kadar rahmetle andılar.
Enver abim de buyurmuştu ki; "Birisi, efendim sevgiden bahs ediliyor, bu sevginin sınırı nedir, diye sormuştu: Sevgi itaattir. Kim Allahü tealanın emirlerine ne kadar çok itaat ediyorsa, o kadar çok seviyor demektir. Kim Resulullah efendimizin emirlerine çok uyuyorsa o, Resulullah efendimizi o kadar seviyordur. Kim ne kadar hocasının emirlerine, buyruklarına itaat ediyorsa, o kadar hocasını seviyordur".
Mübarek hocamızın buyurdukları, Enver abimdeki bu hasletler herkesin bildiği, herkesin dikkatini çeken hususlardı. Hiç kimseye bir kötülük düşüncesi bile olmadığı gibi, kendisine kötülük edenleri avf ederdi, onlar için de, hidayete kavuşmaları için dua ederdi, bunlardan şikayet etmez, sabr ederdi. Hiç kimse için de şikayet dinlemezdi. Bazan buyururdu ki; "Kalbimde olmak istiyorsanız hiç kimseyi şikayet etmeyin ve şikayet edilmeyin" buyururdu. Her kabahati afv etmek genlerinde vardı. "Allahü tealanın sizi afv etmesini istiyorsanız siz de Onun kullarını afv edin buyururdu" ve bunu kendisi tatbik eder, herkesi afv ederdi. Sabr zaten zirvede idi. tevekkül ederdi. "Dünya işlerinde tevekkül edilir, ahiret işlerinde tevekkül olmaz" buyururdu. Güleryüzü için zaten birşey söylemeğe lüzum yok, herkes görüyor.
Bir alimin ölümü, alemin ölümü gibidir buyuruluyor. İşte böyle müstesna bir insanı kaybettik, kıymetini bilip hizmetinde bulunanlara ne mutlu. Allahü teala şefaatine kavuştursun inşallah.
Allahü teala Mücahid abimize sabrlar versin inşallah. Hocamız her zaman buyururdu ki; "Benim vekilim Enver beydir, Enver beyin de vekili Mücahid beydir". Nasıl ki hocamızın vefatından sonra Enver abimiz birlik ve beraberliği güzel birşekilde temin ettiyse, hocamızın yokluğunu hissettirmemeğe çalıştıysa, Enver abimizin yokluğundaki acımızda da Mücahid abimiz bize teselli olacaktır, birlik ve beraberliğimiz Mücahid abimizle devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Mücahid abimiz bize hem hocamızın hem Enver abimizin emanetidir, emanete sahip çıkacağız inşallah.
Fî emanillah.
ali zeki osmanağaoğlu.