Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder. O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
Enver abim, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
90 lı yıllarda idi.
Enver abim, Türkiye gazetesi bürolarındaki hizmet eden arkadaşlarımızın eğitimi için, bir ünite kurmuşlardı. Eğitim ünitesi. 15-20 abi bu ünitede hizmet ediyordu. Her sabah birkaç bürodaki abilerle kitab okuyup sohbet ediliyordu. Akşamları da büroların müdürleri ile biraraya geliyorduk. Biz de bu ekip içinde hizmet ediyorduk. 5-6 sene devam ettik… Bazı şartlardan dolayı, 97 şubat ayından sonra ara verildi. Bu hizmetin yoğun bir şekilde devam ettiği sıralarda, 95 senesinde Enver abilerin Fatih’deki evlerine dişleri için birkaç defa gitmiştik. Diş işimiz bittiğinde, buyurdular ki; “Karşıma otur bakalım, seninle kahve içeceğiz, sohbet edeceğiz”. Kahve içerken buyurdular ki; “Bürolarda ne anlatıyorsun, anlat bakalım”. Biraz konuştuktan sonra; “Hubbu fillah- buğdu fillah üzerinde durun. Kim sevilir – kim sevilmez, bunu anlatın. Bir de birlik ve beraberliğin temini çok önemlidir, bunları anlatın” buyurmuşlardı. Enver abim, birlik ve beraberliğin temini için çok gayret ederdi. Bu konuya çok önem verirler, hassasiyetle üzerinde dururlardı. Sık sık abileri davet ederler, yemek yedirirler, sohbet ederlerdi. Bütün arkadaşlara da tenbih ederlerdi. “Bir araya gelin, kitap okuyun, çay için, yemek yeyin, yeter ki bir araya gelin, mü’minin yüzüne bakmak ibadetdir” buyururlardı. En son 8 ocakta güzelşehirde abilerden kalabalık bir grubu davet ettiler (onların içinde biz de vardık), ertesi gün hastaneye gideceklerini de anlattılar. İşte o sohbet son oldu. Veda oldu. Hastaneden bir daha dönmediler.
Enver abilerin vefatlarından sonra, birçok insanın aklında soru işaretleri belirdi. Bundan sonra ne olacak, ne yapacaklar diye düşünenler vardı… Hatta bölünürsünüz, parçalanırsınız diyenler vardı. Eskiden büyük zâtlar, hocaları hayatta iken kitap yazmazlarmış, emr edilmeden de sohbet etmek, konuşmak istemezlermiş. Yolun edebi böyle. Mücahid abimiz de, muhterem babaları hayatta iken tabii ki, geri planda, baba himayesinde, daha rahat idi. Aniden hepimizin yetim kalması ile, Mücahid abimizin omuzlarına çok büyük bir ağırlık yüklendi. Bu yükü taşımak kolay bir şey değildir. Son iki günde Mücahid abimizin 3 toplantısına katıldım. Baba dostu denirdi eskiden, böyle kişilerden müteşekkil bir (yüksek istişare heyeti) teşekkül ettirmiş. 2 saat hem sohbet etti, hem işlerin ne durumda olduğunu, neler yapıldığını anlattı. Hem de abileri dinledi. Seyyid Mehmed Said abi, Mücahid abiye dedi ki; bizim size yardımcı olacağımız meseleleri siz zaten biliyormuşsunuz.
Evet Mücahid abimiz maşallah işlerin tamamına vâkıfdır. İhlas holdingde hiçbir inkıta’ yoktur. Enver abimiz hayattaymış gibi herşey muntazam yürümektedir. Birlik ve beraberliğin temini meselesi, Enver abimizin üzerinde durduğu en mühim hususlardan biri idi. Mücahid abimiz maşallah bunu tam başarmış. İşlerin muntazam yürümesi için de dört elle sarılmış. Gece ve gündüz durmaksızın, Ülkemizin her yerindeki arkadaşlarımızı ziyaret ederek fevkalade bir gayret içindedir. İşleri tam takip ediyor, nerede bir problem varsa onu düzeltmenin çarelerini arıyor. En kısa zamanda herşeyin daha güzel olacağına inanıyoruz. Birkaç aydır Mücahid abimizi dinleyenler, “biz böyle bilmiyorduk, babasının ve dedesinin yanında yetişdiği belli” diyorlar. Sohbet işinde de tam mahir maşallah. Enver abimizin oğlu tabii. Enver abimiz herkesden dua alırdı. Mücahid abimiz de her konuştuğu kişiden dua istiyor. Tabii hepimizin vazifemizdir. Hiç kimsenin aklında soru işareti kalmasın, İhlas holding emin ellerde ve sağlam kaptan idaresinde, emin adımlarla yoluna devam etmektedir..
Fî emanillah.