2009 senesi, temmuz ayının 14′ ü …
Enver abim, huzurpınarı hizmetlerine iştirak eden bir arkadaşımızın nişan yüzüğünü takmak için Güzelşehir’deki evlerine kabûl etmişlerdi.
O gün Enver abim buyurdular ki;
-1-
Bravo. Melekler kanatlarını döşerler. Karadaki hayvanlar, gökteki kuşlar, denizdeki balıklar, dinimize hizmet edenler için tevbe ve istiğfar eder. Ya rabbi, afv et bunu, derler. Bu ne seadet! Hele içindekilerden bir tanesiyle bir amel etse, yerken, içerken, o ibadet yaptıkça, sevap kazanılır. Bu fırsat kaçırılır mı! Onun için, otobana girmek çok zordur; otobana girdikten sonra, her kilometre, her metre, hep sevap yazar. Ama önünde yetmişüç tane otoban var. Allah korusun, bir yanlış yola girdin mi; geri dönüş yok, sağa sola dönüş yok. Bu arada otobanın sonunda gidilecek yeri düşünmek lazım. İşte Mübareklerin bize yaptığı en büyük iyilik; bu otoban, Rabbimizin razı olduğu otobandır, hepiniz buraya girin, buyurmalarıdır. Bizim kendiliğimizden bulmamız mümkün değildir. Bu otobana girdikten sonra, Mektubatta buyuruluyor ki; Şöyle de olsa, böyle de olsa, azizdir. Çünki yol kavuşturucudur. Sen kavuşamayabilirsin; ama yol kavuşturucudur. Geri dönüşü yoktur! İşte Allah rahmet eylesin, Mübarekler buyurdular ki; Efendi hazretleri beni aldı, bu otobana getirdi. Artık Efendi hazretleri beni bu yola getirdikten sonra, herhangi bir ibadeti, herhangi bir hizmeti kendi şahsımdan bilsem, yanarım. Çünki ben bu yolda değildim. Her nefesim günahtı. Efendi hazretleri beni aldı buraya koydu. Şimdi ben nasıl iyi işleri kendiliğimden yapıyorum diyebilirim, buyurdular.
-devamı var-
ali zeki osmanağaoğlu