Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin, Cum’a gününü tebrik ederiz, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
Geçen haftanın devamı:
Enver abim, öyle bir insandı ki, onu görenler, iyi insanın nasıl olacağını öğrenirlerdi. Farklı fikirde olsalar da takdir ederlerdi. İnsanların hem dünyalarına hem ahiretlerine faydalı olmak için azami derecede gayret gösterirlerdi. Her insana iyilik etmek âdet halini almıştı. “Herhangi bir insana bir iyilik etmek, gökten lamba olarak yere inse, bu iyilikten hasıl olan nur o kadar parlaktır ki; güneş onun yanında çok sönük kalır. Hele bu hizmet ile bir insanın hidayetine sebeb olunursa kıymeti hiç ölçülemez” buyururdu. “İnsanların dünyalarına hizmet etmek elbette çok kıymetlidir ama ahiretlerine hizmet etmek daha kıymetlidir” buyururlardı. Birlik ve beraberlik için, herkesin birbirleri ile iyi geçinmeleri için fevkalade gayret ederlerdi. Talebelerine ve sevenlerine “mutlaka belli zamanlarda biraraya toplanıp kitap okuyun, büyüklerden bahsedin” buyururlardı ve bu şekilde toplanan arkadaşları, zaman zaman davet ederler, onlarla sohbet ederlerdi. Zaman zaman, arkadaşlarını getir göreyim buyururlar, onlarla hususi sohbet ederlerdi. İyi insan yetiştirilmesine çok ehemmiyet verirler ve teşvik ederlerdi. …
2007 senesi, haziran ayının 18 i… Günlerden pazartesi. Enver abim Yalova’daki evlerinde kalıyorlardı. Bana telefon edip; “akşam ile yatsı arası huzurpınarına hizmet eden ekibini bana getir, onları görmek istiyorum” buyurdular. Bizim için o gün bir bayram oldu. O gün öyle güzel oldu ki, huzurpınarına hizmet eden gençler cennet hayatı yaşadılar sanki…
Enver abim herzaman bize huzurpınarının üye sayısı ne kadar olduğunu sorarlardı, herzaman arttığını duyunca sevinirlerdi. (hattâ vefatlarından birkaç ay evvel, son rahatsızlıklarından az evvel sorduklarında, efendim 99.000 oldu demiştim, çok sevinmişlerdi. Yüzbine birşey kalmamış buyurdular ve hizmetin büyüklüğünü anlatmışlardı. Maalesef bugün 109.000 olduğunu bildiremiyoruz!).
Enver abim o gün buyurdular ki; “Kaç abone var? neler söylüyorlar, bayılıyorum o gelen maillere, buyurdular. Bu hizmet çok büyüktür, bu iş Peygamberlerin işidir. Bir insanın tek başına yapacağı iş değildir, en zor iş budur, dîne hizmettir. İnsan gücüyle yapılamaz fakat büyüklerin himmetiyle size bu iş kolaylaştırılıyor. Bir kişinin hidayetine sebep olmak, bir kişiye yardımcı olmak en kıymetli ibadettir. Bazı insanlara Allahü teala hususi kabiliyet vermiştir. Onları özel bir iş için yaratmıştır. Bazı abiler böyle özel kişilerdendir. Bunlar insanın ağzından girer burnundan çıkar, onun hidayetine sebep olur, büyükleri tanıtır. Huzurpınarı ile çok büyük hizmet ediliyor. Huzurpınarında insanlar Hocamızı tanıyor, kitaplarımızı okuyor; ne pul parası var ne baskı masrafı var. Çok büyük bir hizmet, çok memnun oluyorum. Bu abilere çok dua ediyorum. Bir hayrın işlenmesine sebep olmak o hayrı işlemek gibidir.
Mü’mine hizmet ibadettir. Üzmek ise felakettir. Herkesin yaptığı işten ne olduğu ve tarafı belli olur. Karınca, İbrahim aleyhisselamın ateşini söndürmek için su taşırken, yılan ise ateşin artması için üflüyor idi. İkisi de hayvan. Fakat ayrı yapıda. İkisi de farklı, tarafını belli ediyor. Verdiğin mal senindir, vermediği mal insanın kendisinin olmaz. Allah için verilen ebedi olarak kalır.
Peygamber Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshab-ı Kiram’dan bazı kişilerle otururken karşıdan genç birisi geçmiş. Peygamber Efendimiz’in yanındakilerden birisi “Ya Resulullah! Ben bu genci çok seviyorum” deyince Peygamber Efendimiz de “git söyle” buyurmuşlar. O da kalkıp gitmiş ve ona sevdiğini söylemiş. O genç çok memnun olmuş ve o da sevdiğini söylemiş. Peygamber Efendimiz bunların halini görünce çok sevinmişler ve “Birini seven sevdiğini ona söylesin” hadis-i şerifi buradan kalmış. Ben burada bulunanların hepsini; … hepinizi Allah için seviyorum.” buyurdular.
Enver abimde insanlara karşı öylesine derin bir muhabbet ve merhamet vardı ki, anlaşılamaz bir sabırla, herkes kurtulsun, ahiretde hiç kimse yanmasın diye fevkalade bir gayretle uğraşırlardı. Bunun için de, her türlü sıkıntıya sabr ederlerdi. Hiç kimsenin, hatta kendisine kötülük yapanların dahi kalbini kırmazlardı. Yetiştirdiği talebelerine de, böyle olmak lazım olduğunu nasihat ederlerdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Onun gibi biri gelmesi, yerinin doldurulması mümkün değildir.
Hayat onunla güzeldi.
Haftaya devamı var inşallah.
Fî emanillah.