Enver abim holdingde yemek ve sohbet için bazı abileri davet ettiklerinde, huzurpınarına hizmet eden arkadaşlarımız da oraya davet edilmişti, Enver abim o gün buyurdular ki;
-1-
Bugün kabristana gittim, oradan geliyorum. İnsanın inanacağı gelmiyor. Kırk-elli sene oturmuşuz, sohbet etmişiz, yemek yemişiz, ikisi de kabrin içinde yan yana. Çok gücüme gitti. Hani kurşunla adamı vuruyorlar da, o anda bir şey anlamıyor. Ama vakit geçtikçe, kanıyor.. Küllü şey’in fan. Her şey fanidir. Birgün gelecek, elli-atmış sene sonra, şu gördüğümüz abilerin hiçbiri burada olmayacak. Hepimiz öbür tarafta olacağız. Allah, dinden, imandan, Kur’andan ayırmasın.
Herkes bana baksın, hiç başka bir yere bakmayın. Çünki sohbetin adabı budur.
Hazret-i Ömer ‘radıyallahü anh’ oturuyordu, Enes bin Malik ‘radıyallahü anh’ da, ben de oradaydım, buyuruyor. Eshab-ı kiramdan bir zât geldi. Hazret-i Ömer’e selam verdi, o da selamını aldı, nasılsın dedi. Elhamdülillah, çok iyiyim, dedi. Ya rabbi, dünyada bundan daha iyi kelime olur mu, dedi. Hazret-i Ömer saymaya başladı. İmana elhamdülillah, sağlığına, elhamdülillah, Eshab-ı kiram oldun, elhamdülillah. Allahın dinine hizmet ediyorsun, elhamdülillah. Bunların hangi birine teşekkür edilmez, hangi birine hamd edilmez? Şimdi aç elini de şükr et! Ehl-i sünnet itikadına, elhamdülillah. Ayaktayız, elhamdülillah. Sağlığımız yerinde, elhamdülillah. İhlas’tayız, elhamdülillah.
-devamı var-