Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin, Cum’a gününü tebrik ederiz, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
…………
2010 senesi, kurban bayramında (kasımın 18 i), ikindi namazından sonra Enver abim buyurdular ki;
-3-
Allahü teala günah işlemeyen kavme yardım eder. On seneden beri bütün abilere, işimiz günahlara tövbe etmek, dedik. Cenab-ı Hakka, ahirete ne kadar dönersek, unutmayın ki, Allahü tealanın yardımı bizimle beraber olacaktır.
Hadis-i şerif var. Peygamber efendimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Siz cömertlere kusur bulmayın. Onlar düşerken Allah ellerinden tutar. Mübareklerin sözünü nakl etmezsem suçlu olurum. Mübarekler buyurdular ki; Enver cömerttir. Ama cömertlik cepten olmamalıdır. Verdiği zaman sevinen cömerttir. Ve bu da iman alametidir. Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ mü’mini öyle tarif etmiş; Verdiği zaman sevinen, mü’mindir, mü’min-i kâmildir. Mübarekler kaç kere buyurdular ki; Verdiğimiz zaman duyduğumuz sevinci ve zevki, hiçbir yerde bulamıyorum, hiçbir yerden alamıyorum. Bir kelam-ı kibar var,… Bir rivayette Hazret-i Ali ‘kerremallahü vecheh’, buyurmuş ki; Cömert insan, Allahın sevdiği kuludur. (Arada bir yamukluk yapsa da, Allahü teala afv edecektir. Suçlu olabilir, olmayabilir. Yani dümdüz değil. Kolay mı dümdüz çıkmak?). Hasis adam, Allahın düşmanıdır.(İsterse ârif olsun. Zaten olamaz ya!). En birinci cömert, zekatını verendir. İkinci cömert, kurbanını kesendir. Onun için, bunlar ele geçen çok önemli fırsatlardır.
Hanım anneye soruluyordu; Hanım anneciğim nasılsınız? Allah rahmet eylesin, mübarek buyuruyordu ki; Enver’e sorun. Enver iyiyse, ben de iyiyim. Mübareklere geliyordum, akşamları o gün ne olmuş ne bitmişse rapor veriyordum, anlatıyordum. Bir gün yine geldim, buyurdular ki; Bırakın şunları anlatmayı. Çok maddeler var ama, en mühimden başlayın. Siz en mühimini anlatın. Efendim, şimdi en mühimini söylüyorum, dedim. Buyurun, buyurdular. Enver abi iyi maşallah, dedim. Yeter, buyurdular. Geri kalanını kaldırın. Hanım anne buyuruyordu ki; Enver’e sorun. Enver iyiyse, ben de iyiyim.
Şu veya bu şekilde, karınca misali, tarafımızı belli edelim, yeter. Tarafsız olmak iyi değildir. Ahirete gittiğiniz zaman, burada mısın, diyecekler. Ben iki yerde de dururum demek, tehlikeli iştir. Onun için, mü’minin mutlaka bir tarafta olması lazımdır.
Bir gün Mübareklere, efendim çok iyi bir arkadaşımız var, getirebilir miyim, dedim. Ben de Kolej de öğretmenim. Buyurdular ki; Peki, siz abi deyince kimi kastediyorsunuz, neyi kastediyorsunuz? Sustum. Efendim, vakfa yardım eden ve kitap satışına giden, abidir, buyurdular.
Bir gün Mübarekler buyurdular ki; Sevgi yukarıdan gelir. Nitekim Efendi hazretleri bizi sevmeseydi, biz Efendi hazretlerini sevemezdik, buyurdular. O sevgiye layık olmaya çalışmaktan başka işimiz yok. O sevgiye layık olmak için de, Onların izini takip etmek, Onlara benzemeye çalışmak, Onların buyurduklarına tam bağlanmak, tam teslim olmak, kendi aklını, fikrini, iradesini bir tarafa bırakmak lazımdır. Nitekim koskoca Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretleri bile buyurmuş ki; Hocamı gördüm, aklımı bıraktım ve kurtuldum. Dolayısıyla, akıl, buluncaya kadardır. Bulduktan sonra hâlâ akıl ile uğraşan, felsefeci olur. Tehlikelidir. Din akıl ile anlatılmaya ve anlaşılmaya kalkışılırsa, araya felsefe girer. Felsefe cehennemliktir; çünki cenab-ı Peygambere iman etmiyor, kendisine iman ediyor. Öyle şey olur mu diyor, kendi aklına iman ediyor, cenab-ı Peygambere iman etmiyor.
Bir gün Mübarekleri rüyamda gördüm, buyurdular ki; Ya rabbi, beni Enver’den, Enver’i benden ayırma.
…….. devamı haftaya inşallah.
Allahü teala günah işlemeyen kavme yardım eder. On seneden beri bütün abilere, işimiz günahlara tövbe etmek, dedik. Cenab-ı Hakka, ahirete ne kadar dönersek, unutmayın ki, Allahü tealanın yardımı bizimle beraber olacaktır.
Hadis-i şerif var. Peygamber efendimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Siz cömertlere kusur bulmayın. Onlar düşerken Allah ellerinden tutar. Mübareklerin sözünü nakl etmezsem suçlu olurum. Mübarekler buyurdular ki; Enver cömerttir. Ama cömertlik cepten olmamalıdır. Verdiği zaman sevinen cömerttir. Ve bu da iman alametidir. Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ mü’mini öyle tarif etmiş; Verdiği zaman sevinen, mü’mindir, mü’min-i kâmildir. Mübarekler kaç kere buyurdular ki; Verdiğimiz zaman duyduğumuz sevinci ve zevki, hiçbir yerde bulamıyorum, hiçbir yerden alamıyorum. Bir kelam-ı kibar var,… Bir rivayette Hazret-i Ali ‘kerremallahü vecheh’, buyurmuş ki; Cömert insan, Allahın sevdiği kuludur. (Arada bir yamukluk yapsa da, Allahü teala afv edecektir. Suçlu olabilir, olmayabilir. Yani dümdüz değil. Kolay mı dümdüz çıkmak?). Hasis adam, Allahın düşmanıdır.(İsterse ârif olsun. Zaten olamaz ya!). En birinci cömert, zekatını verendir. İkinci cömert, kurbanını kesendir. Onun için, bunlar ele geçen çok önemli fırsatlardır.
Hanım anneye soruluyordu; Hanım anneciğim nasılsınız? Allah rahmet eylesin, mübarek buyuruyordu ki; Enver’e sorun. Enver iyiyse, ben de iyiyim. Mübareklere geliyordum, akşamları o gün ne olmuş ne bitmişse rapor veriyordum, anlatıyordum. Bir gün yine geldim, buyurdular ki; Bırakın şunları anlatmayı. Çok maddeler var ama, en mühimden başlayın. Siz en mühimini anlatın. Efendim, şimdi en mühimini söylüyorum, dedim. Buyurun, buyurdular. Enver abi iyi maşallah, dedim. Yeter, buyurdular. Geri kalanını kaldırın. Hanım anne buyuruyordu ki; Enver’e sorun. Enver iyiyse, ben de iyiyim.
Şu veya bu şekilde, karınca misali, tarafımızı belli edelim, yeter. Tarafsız olmak iyi değildir. Ahirete gittiğiniz zaman, burada mısın, diyecekler. Ben iki yerde de dururum demek, tehlikeli iştir. Onun için, mü’minin mutlaka bir tarafta olması lazımdır.
Bir gün Mübareklere, efendim çok iyi bir arkadaşımız var, getirebilir miyim, dedim. Ben de Kolej de öğretmenim. Buyurdular ki; Peki, siz abi deyince kimi kastediyorsunuz, neyi kastediyorsunuz? Sustum. Efendim, vakfa yardım eden ve kitap satışına giden, abidir, buyurdular.
Bir gün Mübarekler buyurdular ki; Sevgi yukarıdan gelir. Nitekim Efendi hazretleri bizi sevmeseydi, biz Efendi hazretlerini sevemezdik, buyurdular. O sevgiye layık olmaya çalışmaktan başka işimiz yok. O sevgiye layık olmak için de, Onların izini takip etmek, Onlara benzemeye çalışmak, Onların buyurduklarına tam bağlanmak, tam teslim olmak, kendi aklını, fikrini, iradesini bir tarafa bırakmak lazımdır. Nitekim koskoca Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretleri bile buyurmuş ki; Hocamı gördüm, aklımı bıraktım ve kurtuldum. Dolayısıyla, akıl, buluncaya kadardır. Bulduktan sonra hâlâ akıl ile uğraşan, felsefeci olur. Tehlikelidir. Din akıl ile anlatılmaya ve anlaşılmaya kalkışılırsa, araya felsefe girer. Felsefe cehennemliktir; çünki cenab-ı Peygambere iman etmiyor, kendisine iman ediyor. Öyle şey olur mu diyor, kendi aklına iman ediyor, cenab-ı Peygambere iman etmiyor.
Bir gün Mübarekleri rüyamda gördüm, buyurdular ki; Ya rabbi, beni Enver’den, Enver’i benden ayırma.
…….. devamı haftaya inşallah.
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Onun gibi biri gelmesi, yerinin doldurulması mümkün değildir.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Onun gibi biri gelmesi, yerinin doldurulması mümkün değildir.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.