-HAYATINDAN KESİTLER-
Çarşamba günleri sütlüce sohbetleri:
-2-
Efendim burası Sarıyer, karşı sahile Sütlüce diyorlar. Yaz gelince, çarşamba günleri boğaz gezisine çıkardık. 60 sene evvel oraya, sütlüceye, Abdülhakîm efendi hazretleri ile giderdik. Orası şimdi askeriyenin. O zamân serbestdi. Vapur iskelesi de vardı. Sütlüce iskelesi denirdi oraya. Şimdi o iskele yok. Köprüden binerdik vapura, sütlüce iskelesinde inerdik. Yüz metre kadar yürürdük. Karşıki beyaz binalar 50-60 sene evvel Kur’an-ı Kerim mektebi idi. Onun yanındaki ağaçların altında otururduk, üst tarafındaki set üstünde de hanımlar otururdu. Orası mesire yeri idi, yabancılarda gelirdi oraya. Orada ağaçların altında yirmi otuz kişi otururduk, sohbet ederdik. Neler anlatırlardı neler. Efendi Hazretleri orada Şevahid-ün-nübüvve’den ders verirdi, sonra denize girerdik, yemekler yenirdi. Ağaçların altında masalar, sofralar kurulur, kebaplar, balık kebapları yapılırdı. Aman ne tatlı, ne tatlı günlerdi Ya Rabbi. Maddi manevi rızklanırdık orada. Şimdi hayali kaldı. O günleri hatırladıkça ağlamamanın imkanı yok. O ağaçların üstündeki tepede de Yûşa hazretleri’nin kabri var. O günler, şu an gibi gözümün önünde. Hiç unutmuyorum.
Sabahtan birkaç kişi giderler, hazırlık yaparlardı. Rahmetli terzi Mustafa efendi, Mustafa kaptan, Cevat bey erken giderlerdi. Daha sabahdan balık kebabı yaparlardı, kızartma yaparlardı, masaları kurarlardı, sofraları hazırlarlardı. Biz de Efendi hazretleri ile beraber öğleden sonra gelirdik ki sofralar kurulmuş, her şey hâzır. Yemekler yenirdi, çok tatlı sohbetler olurdu orada. Çaycı da Hâlid beydi, Allah rahmet eylesin. Biz öğleden sonra Efendi hazretleri ile vapurla giderdik. Vapurun üst katında arka tarafına otururduk. Mübârek vapurda bile ders verirdi bana. Hiç unutmam. Geçen gün evde bir kağıt gördüm. Baktımki, vapurda yazdığım kağıtlardan bri… Kunut duâsı. “İnnâ nesteînüke..” . 1929 senesinde, vapurda yazmışım onu. Efendi Hazretleri bana onun ma’nâsını anlatmış, bende kağıda yazmışım. Kunut duâsını vapurda öğretdi bana mübârek. Vapur çok kalabalık olurdu. Tâ galata köprüsünden sütlüceye kadar, kimse ile konuşmazdı, hep bana anlatırdı. Anlatır, anlatır, ben de yazardım. Birkaç dâne defterim var böyle. Hep Efendi’nin buyurduklarını yazmışım. Fırsat bulunca size o defterleri okuyayım inşallah. Elhamdülillah, ne büyük ni’met, ne büyük seadet bir Evliyâyı tanımak. Onları sevmek, en büyük dünyâ seadetidir. Elhamdülillah ki, seviyoruz onları. Görmek şart değil ki, Onlar dünyânın bir ucunda bulunsalar yine haberdar olurlar.
-devamı var-