-HAYATINDAN KESİTLER-
Süleyman efendinin mektubu:
-2-
Efendi hazretleri; Hilmi, nereden geliyorsun diye sordular. Anlatdım. Böyle böyle dedim. “Mektûb yanınızda mıdır?” buyurdu. “Evet efendim”, dedim. Hiç adetleri olmadığı hâlde, aç o mektûbu oku, buyurdular. Uzun bir mektûbdu. Açtım, okudum. Süleymân efendi şu târihde şu olacak, bu târihde bu olacak diye, başdan sona gaybî haberlerle dolu uzun bir liste yazmışdı. Herşey güzel olacak diye anlatıyordu. Bitirdiğim zemân, bitdi mi? buyurdular. Bitdi efendim, dedim. Efendi hazretleri; ″Zarfına koyun, kapatın, bunların hepsi yalan, yalan, yalan” buyurdu.
Geçen sene bir Cum’a nemâzında biri va’z ediyordu. Çıkınca sordum, “Bu va’z eden kimdir?” dedim. “Bu Süleymân efendi’nin dâmâdıdır, bizim başımız bu” dediler. Nerede olduğunu sordum, “şu odaya girdi” dediler. Oraya gitdim, biraz konuşduk. “Kitâb yazıyorum, bastırıyorum, kitâblara merâklıyım” dedim. “Şimdi bir mes’ele üzerinde duruyoruz. Nâfile oruclarına kazâ niyyet etmek ve sünnet yerine kazâ kılmak. Süleymân efendi’nin falan kitâbının falan yerinde şu şekilde yazılı, falan kişi de buna reddiye yazmış. Biz bir kitâb bastırdık, içine her iki yazıyı da koyduk ve Süleymân efendi haklıdır diye hükm verdik” dedim ve kitâb yanımdaydı, yazıyı gösterdim, kitâbı kendine hediyye etdim, çok sevindi”.
-devamı var-
Gözün, gönlün arkada, nereye gidiyorsun?
bakmağa kıyamazken, nasıl terk ediyorsun!
(Allaha ısmarladık!) düşün kime diyorsun!
aslsız, hakîkatsız, rü’yâlara elvedâ’!