-HAYATINDAN KESİTLER-
Hüseyin Hilmi Işık efendi’nin rahmetullahi teala aleyh, sohbetlerinden bazı bölümler:
-44-
Allahü teâlâ afiyet versin. Afiyet, hiç günâhsız olmak demekdir. Hazret-i Alî radıyallahü anh, “Hiç günâh işlemeden geçirilen gün, afiyetle geçirilen gündür” buyurdu. Birinin günâh işleyip işlemediğini işin ehli hemen anlar. Maddi şeylerin renk, koku, tat gibi sıfatları olduğu gibi, mânevî şeylerin de sıfatları vardır. Günâh işleyen bir insanda o günâhın sıfatı bulunur. Bunu ehli anlar. Büyükler, birinin yüzüne bakınca ne tür bir günâh işlediğini hemen anlar. Kalb gözleriyle görürler. Büyüklerin sohbeti kalbi temizler. Büyüklerin sohbeti bulunmazsa, rûhlarından istifâde edilmeye çalışılır. Ruhlarından istifâde etmek için, rabıta etmeyi de beceremiyorsa kitâbları okunur. Göz neyle meşgul olursa, kalb de onunla meşgul olur. Göz büyüklerin yazılarına ne kadar çok bakarsa, kalb de istifâde eder. Eskiden, her gün bir kaç sâat Mektûbât okumaya ayırırlarmış ve istifâde ederlermiş. Hatta yarım sâat bile, hatta birkaç mektûb olsa, anlasa da, anlamasa da feyz alır. Manasını bilmese de feyz alır. İstifade edebilmek için Peygamber efendimizin vârisi olduğunu, Allahü teâlânın sevdiği bir veli olduğunu bilmelidir. Bizim sohbetimiz de onların kırıntısıdır. Çünki, hep onlardan, onların sözlerinden anlatıyoruz. Kendimizden bir şey eklemiyoruz. Kibr ve a’zâmet Allah’a mahsusdur. İnsan neyine güvenip büyüklenir? Büyüklenenleri hiç acımadan cehenneme atacağını buyuruyor Allahü teala. Yasîn süresinde “Nüammirhü nünekkishü” buyuruyor. Muammer olmak, ömürlü olmakdır. Birine çok ömür verirsem, eski haline nüks etdiririm buyuruyor. Çocukken kuvveti yoktu. Büyüdü kuvveti, gücü oldu. Yaşlanınca kuvveti geri alındı. Sonra da bir avuç toprak oldu. Bu insan nasıl gururlanır, kibrlenir.
-44-
Allahü teâlâ afiyet versin. Afiyet, hiç günâhsız olmak demekdir. Hazret-i Alî radıyallahü anh, “Hiç günâh işlemeden geçirilen gün, afiyetle geçirilen gündür” buyurdu. Birinin günâh işleyip işlemediğini işin ehli hemen anlar. Maddi şeylerin renk, koku, tat gibi sıfatları olduğu gibi, mânevî şeylerin de sıfatları vardır. Günâh işleyen bir insanda o günâhın sıfatı bulunur. Bunu ehli anlar. Büyükler, birinin yüzüne bakınca ne tür bir günâh işlediğini hemen anlar. Kalb gözleriyle görürler. Büyüklerin sohbeti kalbi temizler. Büyüklerin sohbeti bulunmazsa, rûhlarından istifâde edilmeye çalışılır. Ruhlarından istifâde etmek için, rabıta etmeyi de beceremiyorsa kitâbları okunur. Göz neyle meşgul olursa, kalb de onunla meşgul olur. Göz büyüklerin yazılarına ne kadar çok bakarsa, kalb de istifâde eder. Eskiden, her gün bir kaç sâat Mektûbât okumaya ayırırlarmış ve istifâde ederlermiş. Hatta yarım sâat bile, hatta birkaç mektûb olsa, anlasa da, anlamasa da feyz alır. Manasını bilmese de feyz alır. İstifade edebilmek için Peygamber efendimizin vârisi olduğunu, Allahü teâlânın sevdiği bir veli olduğunu bilmelidir. Bizim sohbetimiz de onların kırıntısıdır. Çünki, hep onlardan, onların sözlerinden anlatıyoruz. Kendimizden bir şey eklemiyoruz. Kibr ve a’zâmet Allah’a mahsusdur. İnsan neyine güvenip büyüklenir? Büyüklenenleri hiç acımadan cehenneme atacağını buyuruyor Allahü teala. Yasîn süresinde “Nüammirhü nünekkishü” buyuruyor. Muammer olmak, ömürlü olmakdır. Birine çok ömür verirsem, eski haline nüks etdiririm buyuruyor. Çocukken kuvveti yoktu. Büyüdü kuvveti, gücü oldu. Yaşlanınca kuvveti geri alındı. Sonra da bir avuç toprak oldu. Bu insan nasıl gururlanır, kibrlenir.
-devamı var-