-HAYATINDAN KESİTLER-
Hüseyin Hilmi Işık efendi’nin rahmetullahi teala aleyh, sohbetlerinden bazı bölümler:
-279-
-279-
Bir müjde de, daha önce almışdım. 1932’de eczacı subayı çıkdım. Yıldızları takdım, sırmalı elbise giydim. (Sırmalı elbise vardı o zemân, şimdi yok. Sırma ve yıldızlar yakaya takılırdı, şimdi sadece omuza takılıyor). Sırmanın üzerindeydi yıldızlar. Yeni elbiseleri giydim, doğru Efendi hazretlerine gittim. Yirmibir yaşındaydım o zemân. Gitdim bakdım câmi’nin önünde oturuyor. Yanına oturdum. Hiç sesini çıkarmadı mübârek. Hasır bir koltukda oturuyordu, ben de yerde oturdum. Kimse yokdu başka. Câmi’nin sofasında, Efendi hazretlerine hizmet eden Şakir efendi vardı sadece. Ben Efendi hazretlerinin yanında, yeni subay elbiselerimle otururken, Şakir efendi kapıyı açdı yanımıza geldi. Daha beni öyle görünce “Ooo, Hilmi abi sen subay mı oldun, Aman da subay elbisesi ne kadar yakışmış sana” dedi. Bu sefer de döndü Efendi hazretlerine, “Efendim baksanıza Hilmi abiye, sırmalı yıldızları takmış, ne güzel de yakışmış değil mi efendim” diyor. Efendi hiç cevab vermiyor. “Efendim bir kere baksanıza Hilmi abiye ne olmuş?” dedi. Bu sefer Efendi ona döndü; “Sen Hilmi’nin yıldızlarını yeni mi görüyorsun, Hilmi yıldızlarını üç sene evvel takdı” dedi. Hakikaten ben Efendi hazretlerini onsekiz yaşında, üç sene evvel gördüm. Aman ne hoşuma gitdi. Demek ki, Efendi hazretlerini görmek, hakiki yıldızı takmakmış (kabûl edilmekmiş). Bu benim için en büyük bir müjde oldu. Hem, “O yıldızları onsekiz yaşında takdı” dedi, hem de bizim hanıma “Sen benim gelinimsin” dedi. Müjdedir bunlar. Bu iki müjde bana yeter.
-devamı var-