Buyurdular ki;
MEKTÛBÂT
Seyyid Abdülhakim efendi “kuddise sirruh”, (İslam aleminde, İmam-ı Rabbaninin “kuddise sirruh” Mektubatı kadar kıymetli bir kitap daha yazılmamıştır. Allahın kitabından ve Resulullahın hadislerinden sonra, İslam kitaplarının en üstünü, en faydalısı, İmam-ı Rabbaninin Mektubat kitabıdır. Mektubatta bildirilen tasavvufdan, tarikatten ve hakiki mürşidlerden şimdi hiç kalmadı. Bizler, Mektubattaki ince bilgileri, marifetleri anlayamayız) buyururdu. Halbuki, kendisi, bu bilgilerin mütehassısı idi.
Bir mektubunda diyor ki, (Hilmi! Mektubunuza müteşekkir oldum. Sıhhatinize şükür ettim. Din ve dünyanıza en ziyade yarayan ve dini İslam’da misli telif olmayan (Mektubat) kitabını okuyup, bazısını anlamak, pek ziyade bir fadl ve ihsanı ilahidir. Hilminin bu ihsana kavuştuğunu öğrenince, Rabbime çok şükür eyledim.)
HER ŞEYİN EN İYİSİ SEVGİLİYE VERİLİR
Muhammed Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mahbub-i Rabbilalemindir. Yani Allahü tealanın sevgilisidir. Her şeyin en iyisi, sevgiliye verilir.
Her Peygamber, kendi zamanında, kendi mekanında, kendi kavminin hepsinden, her bakımdan üstündür. Muhammed “aleyhisselam” ise, her zamanda, her memlekette, yani dünya yaratıldığı günden, kıyamet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan Onun üstünde değildir. Bu güç birşey değildir. Dilediğini yapan, her istediğini yaratan, Onu böyle yaratmıştır. Hiçbir insanın Onu medh edecek gücü yoktur. Hiçbir insanın, Onu tenkid edecek iktidarı yoktur.
YABANCI DİL ÖĞRENMEK
Batının ilim, fen, teknik ve her sahadaki fenni gelişmelerini almak elbette lazımdır. Zaten İslamiyet bunu emreder. Yabancı dil öğrenmenin lazım olduğunu hadis-i şerifler haber vermektedir. Zeyd bin Sabit diyor ki, (Resulullah bana Yahudi dilini öğrenmeği emir eyledi. Öğrendim. Yahudilere gönderilen mektupların çoğunu bana yazdırırdı. Onlardan gelen mektupları bana okuturdu). Bu haber, Tirmizi‘de uzun yazılıdır. Zeyd, böylece ibrani ve süryani lügatlarını öğrendi.
Büyük İslam alimi Seyyid Abdülhakim efendi “kuddise sirruh”, mükemmel Arabi, Farisi konuştuğu halde, (Yabancı dil bilseydim, bütün dünyaya faydalı olurdum) derdi. Avrupa dillerini bilmediği için esef eder, çok üzülürdü. (İslam dininin üstünlüklerini, rahat ve huzur kaynağı olduğunu ve medeniyete, fende ve ahlakta ilerlemeğe ışık tuttuğunu dünyaya bildirmek için, kısacası, İslamiyet’e ve bütün insanlara hizmet için, yabancı dil öğrenmek muhakkak lazımdır) buyururdu.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Ya Rabbi! Sana layık hiçbirşey yapamadım. Yüzüm kara olarak huzuruna geldim. Fakat, senin dinini yıkmak, İslamiyet’i yok etmek isteyenleri sevmedim. Senin için olan bu buğduma beni bağışla!) diyerek dua ederdi.
Evliyâlar Ansiklopedisi