Mevlânâ Abdülhakîm-i Siyâlkûtî, İmâm-ı Rabbânî’ye “kuddise sirruh” çok ta’zîm ve hürmet ederdi. İnkâr edenlerle mücâdele ederdi. İnkâr edenlere karşı; “Büyüklerin sözlerine, maksatlarını anlamadan i’tirâz etmek cahilliktir. Böylelerin sonu felâkettir, ilim ve feyz kaynağı, irfân menba’ı üstâd Ahmed’in sözlerini red etmek, bilmemezlik ve anlamamazlıktandır” diye yazmıştır.
Hadîs âlimi Abdülhak-ı Dehlevî “rahmetullahi aleyh”, ilk zamanlar İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretlerinin yazılarını beğenmez, i’tirâzlar yazardı. Fakat, son zamanlarda, Allahü teâlânın inâyetine kavuşarak, yaptıklarına pişman oldu. Tövbe etti. Hâce Muhammed Bâkî’nin “kuddise sirruh” icâzetli talebelerinden Mevlânâ Hüsâmeddîn Ahmed’e, bu tövbesini şöyle yazdı:
“Allahü teâlâ, Ahmed-i Fârûkî’ye selâmetler ihsân etsin! Bu fakirin kalbi, şimdi ona karşı çok hâlis oldu. Beşeriyet perdeleri kalktı. Nefsin lekeleri temizlendi. Yol birliğini bir tarafa bırakalım, böyle bir din büyüğüne karşı durmamak, akıl icâbı idi. Ne insafsızlık, ne cahillik etmişim. Şimdi kalbimde, vicdanımda duyduğum mahcubiyeti, ona karşı küçüklüğümü anlatamam. Kalbleri çevirmek, hâlleri değiştirmek, Allahü teâlâya mahsûstur.” Abdülhak Dehlevî kendi çocuklarına da mektup yazarak; “Ahmed-i Fârûkî’nin sözlerine karşı i’tirâzlarımın müsveddelerini yırtınız! Kalbimde ona karşı hiçbir bulanıklık kalmamıştır. Kalbim ona karşı hâlis olmuştur” dedi.
“Allahü teâlâ, Ahmed-i Fârûkî’ye selâmetler ihsân etsin! Bu fakirin kalbi, şimdi ona karşı çok hâlis oldu. Beşeriyet perdeleri kalktı. Nefsin lekeleri temizlendi. Yol birliğini bir tarafa bırakalım, böyle bir din büyüğüne karşı durmamak, akıl icâbı idi. Ne insafsızlık, ne cahillik etmişim. Şimdi kalbimde, vicdanımda duyduğum mahcubiyeti, ona karşı küçüklüğümü anlatamam. Kalbleri çevirmek, hâlleri değiştirmek, Allahü teâlâya mahsûstur.” Abdülhak Dehlevî kendi çocuklarına da mektup yazarak; “Ahmed-i Fârûkî’nin sözlerine karşı i’tirâzlarımın müsveddelerini yırtınız! Kalbimde ona karşı hiçbir bulanıklık kalmamıştır. Kalbim ona karşı hâlis olmuştur” dedi.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri vefâtından sonra da sevilmiş, asırlar boyu medhedilmiş, eserleri okunup istifâde edilmiştir.
Evliyânın büyüklerinden ve meşhûrlarından olan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’ye, hocası Şâh Abdullah-ı Dehlevî hazretleri yazdığı bir mektupta şöyle buyuruyor:
“İmâm-ı Rabbânî’yi sevenler, mü’min ve takvâ sahipleridir. Sevmeyenler ise şâkî ve münâfıklardır. Bütün âlem-i İslâma, İmâm-ı Rabbânî’nin şükrünü eda etmek vâcibtir.”
Yine bu mektupda; “İnsanlarda bulunabilecek her kemâli her üstünlüğü, Allahü teâlâ, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine vermiştir…” buyurarak onun için farsça şu şiiri yazmıştır:
“İmâm-ı Rabbânî’yi sevenler, mü’min ve takvâ sahipleridir. Sevmeyenler ise şâkî ve münâfıklardır. Bütün âlem-i İslâma, İmâm-ı Rabbânî’nin şükrünü eda etmek vâcibtir.”
Yine bu mektupda; “İnsanlarda bulunabilecek her kemâli her üstünlüğü, Allahü teâlâ, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine vermiştir…” buyurarak onun için farsça şu şiiri yazmıştır:
“Her letâfet ki, nihân bûd pes perde-i gayb
Heme der sûret-i hûb-ı tû ıyân sâhte end.
Herçi ber safha-i endîşe keşed kilk-i hiyâl
Şekl-i matbû’i tu zîbâter ezân sâhte end.”
Ma’nâsı:
Gayb perdesi ardında bulunan güzellikler,
Senin eşsiz sîmanda hepsi zuhur ettiler.
Hayal kalemi gönül sayfasına ne çizse,
Senin düzgün şeklini, ondan güzel ettiler.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi