HEP O CEVAP VERMİŞTİ
Resûlullah eshâba sordular ki bir zaman:
(Var mıdır içinizde, bugün oruçlu olan?)
Hazret-i Ebû Bekir, suâline Resûl’ün,
Dedi: (Evet efendim, oruçluyum ben bugün.)
Yine suâl etti ki Resûlullah eshâbtan:
(Var mıdır içinizde, cenâzede bulunan?)
Hazret-i Ebû Bekir, cevap verdi yine de.
Dedi: (Evet, bugün ben, bulundum cenâzede.)
Sonra, şöyle suâli oldu ki o Resûl’ün:
(Bir fakîrin karnını doyuran var mı bugün?)
Yine o arz etti ki Hazret-i Peygambere:
(Evet, yemek yedirdim, ben bugün fakîrlere.)
Sonra suâl etti ki, o Resûl-i müctebâ:
(Hasta ziyâretine, giden var mı acabâ?)
Resûl’ün suâline, o cevap verdi yine.
Dedi: (Evet, gittim ben, hasta ziyâretine.)
O zaman buyurdu ki: (Kardeşim Ebû Bekir,
Suâle çekilmeden, Cennete girecektir.)
Bir gün yine o Server, eshâbına dönerek,
Buyurdu: (Hanginizin evinde varsa yemek,
O, eshâb-ı sôffa’dan birkaçını, bu akşam,
Hânesine götürüp, yedirsin biraz taâm.)
Hazret-i Ebû Bekir, bu emir üzerine,
Onlardan birkaç kişi, dâvet etti evine.
Sofrada, yemekleri yer iken onlar fakat,
Baktılar ki, “yemekler çoğalıyor” kat be kat.
Birer lokma alsalar bir yemekten meselâ,
Bakarlardı ki yemek, oluyor daha fazla.
Tam doyuncaya kadar, yedi o misâfirler,
Sonunda gördüler ki, “fazlalaşmış” yemekler.
Hazret-i Ebû Bekir, bu sefer zevcesine,
Sordu: (Bu bereketin, acabâ sebebi ne?)
O, şöyle arzeyledi: (Bilmem ki nedir sebep?
Bu yemekler yendikçe, artıyorlar böyle hep.)
Yine Resûl-i ekrem, bir hadîs-i şerîfte,
Şöyle buyurmuşlardır, sahâbeye mescitte:
(Bize kim yaptı ise, bir hayır ve iyilik,
Allahın izni ile, mükâfâtını verdik.
Sâdece “Ebû Bekr”in, iyiliği müstesnâ.
Onun mükâfâtını, veremedik tam ona.
Öyle çok iyilikler yaptı ki Ebû Bekir,
Tam karşılık vermeye, olamadım muktedir.
Biz veremedikse de mükâfâtını, ancak,
Ona, yârın Rabbimiz ikrâmda bulunacak.
“Ebû Bekr”in malının verdiği fayda gibi,
Bana, kimsenin malı olmadı fâideli.
Hak teâlâdan gayri, dost edinseydim şâyet,
Kardeşim “Ebû Bekr”i, dost edinirdim elbet.)