SİZE ZARAR GELMEZ
“Peygamber Efendimiz“, vefât ettiği zaman,
Münâfıklar azdılar, bozuldu Arabistân.
Yalnız Medîne ile Mekke hâriç olarak,
Etrâf kabîlelerde, “mürted” oldu çoğu halk.
Hattâ aralarında, anlaşıp onlar yine,
İtâat etmediler, kendi vâlilerine.
Mürted kadınlar dahî, vefâtıyla Resûl’ün,
Şenliğe başladılar, tef çalarak gece gün.
Böyle “kötü haber”ler gelince sahâbeye,
Üzülüp, başladılar bunu müşâvereye.
Huzûruna gelerek, Hazret-i Ebû Bekr’in,
Dediler ki: (Dersini verelim mürtedlerin!)
Hazret-i Ebû Bekir, minbere çıktı hemen.
Şöyle nidâ eyledi sahâbeye hitâben:
(Duydum ki münâfıklar, başlamış fitnelere.
Âsi oluyorlarmış, müslümân vâlîlere.
İşi gevşek tutarsak, daha da şımarırlar.
Biz ses çıkarmadıkça, hadlerini aşarlar.
Ben şöyle diyorum ki, bir an fırsat vermeden,
O münâfıklar ile, harb edelim biz hemen.
Bugünden tezi yoktur, izni ile Allahın,
Hakkından geleceğiz, biz o münâfıkların.)
Rivâyet edilir ki Câbir bin Abdullah’tan:
(Minberin dibindeydik birkaçımız eshâbtan.
Hutbenin te’sîriyle, güçlendik biz o vakit,
Toplandı cihâd için, hemen “Onbin” mücâhit.
Kumandân tâyin edip, “Hâlid bin Velîd”i de,
Mürtedler üzerine gönderdi aynı günde.
Bir kabîle üstüne gidip hemen hiddetle,
Verdiler derslerini onların çok şiddetle.
Yine o kadınlar ki, Resûl vefât edince,
Mürted olup, şenlikler yaparlardı bir nice.
Hattâ sevinçlerinden, azgınlaşıp büsbütün,
Tef çalıp, orda burda oynarlardı bütün gün.
O kadınları dahî bularak gidip hemen,
Verildi cezâları tehlike büyümeden.
Diğerleri, bunları hemen haber alarak,
Acele Halîfeye geldiler ağlayarak.
(Biz ettik, sen eyleme!) deyip onlar bu kere,
Gelip boyun büktüler, Hazret-i Ebû Bekr’e.
Özür ve aflarını dileyerek bihakkın,
Dediler ki: (Hâlid’i gönderme bize sakın.
Bize bildir, yapalım her dilek ve emrini.
Gönderme bize yalnız “Hâlid” nâm emîrini.)
Ağlayıp sızlayarak, edince böyle talep,
Hazret-i Sıddîk dahî, affetti onları hep.
Buyurdu ki: (Öyleyse, dönünüz yerinize!
Hâlid kumandânımdan, bir zarar gelmez size.)