Gusl abdestinde mezheb taklidi
[Gusl abdesti alırken, hanefî mezhebinde ağzın içini, dişlerin arasını ve diş çukurunu yıkamak farzdır. Kaplama ve dolguların içine su girmediği için, bunların gusl abdestleri sahîh olmaz, pis kalırlar. Şâfi’î ve mâlikî mezhebinde ise, ağız içini yıkamak farz değildir. Hanefî mezhebinde olan kimse, dişlerini zarûret ile kaplatınca veyâ doldurunca, gusl abdesti alırken (Yâ Rabbî! Şâfi’î veyâ mâlikî mezhebine göre gusl abdesti alıyorum) diye kalbinden geçirse, gusl abdesti sahîh olur ve temiz temiz namâz kılabilir. (Hadîka) kitâbının yediyüzdokuzuncu sahîfesinde diyor ki, (Abdest ve guslde başka mezhebi taklîd etmek câizdir. Bunun için, o mezhebin şartlarına da uymak lâzımdır. Bütün şartlarına uymazsa, taklîd câiz olmaz. Kendi mezhebine uymıyan işi yapdıkdan sonra bile, taklîd yapmak câiz olur… (Dürr-ül-muhtâr)da, namâz vaktlerinin sonunda diyor ki, (Zarûret zamânında, başka mezheb taklîd edilir). İbni Âbidîn, bunu açıklarken, diyor ki, (Burada, iki kavlden biri bildirilmişdir. İkinci kavle göre, zarûret olsa da, olmasa da, harac, güçlük olduğu zemân, diğer üç mezhebden biri taklîd edilir. Muhtâr olan da budur. Yapılmasında güçlük olduğu zamân, kendi mezhebi kolaylık gösteriyorsa veyâ yapılmasını afv ediyorsa, başka mezhebi taklîd etmeğe lüzûm kalmaz).(Hadîka)nın ikiyüzonbirinci sahîfesinde, (Hüsn-üt-tenebbüh fit-teşebbüh) kitâbından alarak diyor ki, (Bir kimsenin nefsi, kolaylıkları yapmak istemezse, bunun azîmetleri bırakıp, ruhsatla amel etmesi efdal olur. Fakat ruhsatla amel etmek, ruhsatları araşdırmağa yol açmamalıdır. Çünki nefse, şeytâna uyarak, mezheblerin kolay yerlerini araşdırıp toplamak, ya’nî(Telfîk) etmek harâmdır.)]
-devamı var-