İslâmın birinci şartı, Allahü teâlâya ve Peygamberine îmândır.
13-
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Benî İsrâîl, yetmişbir fırkaya ayrılmışdı. Bunlardan yetmişi Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulmuşdur. Nasârâ da, yetmişiki fırkaya ayrılmışdı. Yetmişbiri Cehenneme gitmişdir. Bir zamân sonra, benim ümmetim de yetmişüç kısma ayrılır. Bunlardan yetmişikisi, Cehenneme gidip, yalnız bir fırkası kurtulur). Eshâb-ı kirâm, bu bir fırkanın kimler olduğunu sordukda,(Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gitdiği yolda gidenlerdir) buyurdu. [Bu hadîs-i şerîfin dört(Sünen) kitâbında bulunduğu (Milel-Nihâl) tercemesinde yazılıdır.] O kurtulan fırka, Ehl-i sünnet velcemâ’atdir ki, insanların en iyisinin “sallallahü aleyhi ve sellem” yoluna sarılmışlardır. Yâ Rabbî! Bizleri, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi aleyhim ecma’în” bildirdiği îmândan, i’tikâddan ayırma! Onlarla birlik olduğumuz hâlde, bu dünyâdan çıkar! Bizi onlarla haşr eyle, yâ Rabbî! Bize hidâyet verdikden sonra, kalblerimizi doğrudan kaydırma ve bize yüce katından rahmet ver. Sen ihsân edenlerin en büyüğüsün!
İslâmın birinci şartı, Allahü teâlâya ve Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem” îmândır. Ya’nî onları sevmek ve sözlerini beğenip, kabûl etmekdir. İ’tikâdı düzeltdikden sonra, islâmiyyetin emrlerini yapmak ve yasak etdiği şeylerden kaçınmak, ya’nî ahkâm-ı islâmiyyeyi yapmak, elbette lâzımdır. Beş vakt namâzı, gevşek ve tenbel olmaksızın, kılmalıdır. Ta’dîl-i erkân ile kılmalıdır ve cemâ’at ile kılmalıdır.(Müslümân ile kâfiri birbirinden ayıran namâzdır).[Namâzı doğru ve iyi kılan bir kimse müslümândır. Namâzı doğru kılmıyan veyâ hiç kılmıyan kimsenin müslümânlığı şübhelidir.] Bir kimse, namâzı doğru ve iyi kılınca, islâm ipine yapışmış olur. Çünki, namâz, islâmın beş şartından ikincisidir.
İslâmın üçüncü şartı, zekât vermekdir.
İslâmın dördüncü şartı, Ramezân-ı şerîf ayında hergün oruc tutmakdır.
Beşinci şart, Kâ’be-i mu’azzamayı hac etmekdir.
-devamı var-