Kur’ân-ı kerîmi kendi anladığına göre tefsîr eden kâfir olur.
Kalbin, rûhun hastalığı, herkesde başkadır ve herkesin hassâsiyyeti, isti’dâdı ayrıdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yalnız kalbin hastalıklarını ve tedâvîsini bildirmekle kalmamış, ferdlere, âilelere, cem’iyyetlere, harblere, mîrâs hesâblarına, ya’nî her çeşid dünyâ ve âhıret işlerine âid yüzbinlerle bilgiyi söylemişdir. Kendi hastalığını ve kalbinin ilâcını bilmiyen bizim gibi câhillerin, bu hadîs-i şerîflerden kendine uygun olanları seçip alması imkânsız gibidir. İkinci cild, 54. cü mektûbda diyor ki, (Şimdi hadîsler unutuldu. Bid’atler yayıldı. Doğru ve eğri kitâblar birbirine karışdı.) Evliyâ, kalb, rûh mütehassısları olup, herkesin bünyesine ve hastalığına ve zamânının zulmetine ve fesâdına uygun rûh ilâclarını, hadîs-i şerîflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, dünyâ eczâhânesine yüzbinlerce ilâc hâzırlayan baş tabîb olup, Evliyâ da, bu hâzır ilâcları, hastaların derdlerine göre dağıtan, emrindeki yardımcı tabîbler gibidir. Hastalığımızı bilemediğimiz, ilâcları tanımadığımız için, yüzbinlerce hadîs içinden, kendimize ilâc aramağa kalkarsak, (Allergie) aks-i te’sîr hâsıl olarak, câhilliğimizin cezâsını çeker, fâide yerine zarar görürüz. İşte bunun için, hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîmi kendi anladığına göre tefsîr eden kâfir olur) buyuruldu. Mezhebsizler, bu inceliği anlıyamadıkları için, (Herkes Kur’ân ve hadîs okumalı, dînini bunlardan kendi anlamalı, mezheb kitâblarını okumamalıdır) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarının okunmasını yasak ediyorlar. Bütün müslümânları felâkete sürükliyorlar.