Vaktiyle, Bağdad’dan Şam’a giden bir kervanda, fakir bir adam ile, zengin bir adamın, üzerinde pahalı bir elbise, belinde de altın bir kemer bulunan zenci bir kölesi de seyahat ediyordu. Zenginin kölesini gören fakir adam, kalbinden geçirdi ki:
“Ey Allah’ım! Bu giden, bir zenginin kulu kölesi, ben de senin kulun kölenim. Bir o kölenin rahatlığına bak, bir de senin kulun olan, benim halime”
“Ey Allah’ım! Bu giden, bir zenginin kulu kölesi, ben de senin kulun kölenim. Bir o kölenin rahatlığına bak, bir de senin kulun olan, benim halime”
Biraz yol aldıktan sonra eşkıyalar, kervanı bastılar. İlk önce, belinde altın kemer ve üstünde pahalı elbise taşıyan o köleyi yakaladılar ve:
“Böyle pahalı elbiseler ve altınlarla gezdiğine göre, senin efendin çok zengin biri. Söyle bakalım efendinin hazinesi nerede saklı?” diye dayak atmaya başladılar. Köle, yapılan işkencelere aldırmadan, efendisinin hazinesinin yerini haber vermedi. Tek kelime konuşmadı.
“Böyle pahalı elbiseler ve altınlarla gezdiğine göre, senin efendin çok zengin biri. Söyle bakalım efendinin hazinesi nerede saklı?” diye dayak atmaya başladılar. Köle, yapılan işkencelere aldırmadan, efendisinin hazinesinin yerini haber vermedi. Tek kelime konuşmadı.
O gece fakir adamın rüyasında denildi ki:
“Ey adam! Sen bu kölenin efendisine bağlılığını ve itaatini gör ve kulluk nasıl olurmuş öğren. Eğer bu kölenin efendisine olan kulluğu kadar, sen de Rabbine kulluk etsen, sana da dünya ve ahiretin hazineleri açılır”
“Ey adam! Sen bu kölenin efendisine bağlılığını ve itaatini gör ve kulluk nasıl olurmuş öğren. Eğer bu kölenin efendisine olan kulluğu kadar, sen de Rabbine kulluk etsen, sana da dünya ve ahiretin hazineleri açılır”