Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi hazretleri 1220 (m. 1805) senesinde hacca gitti. Yolda Şam âlimlerinden çok saygı gördü. Tevâzu’undan dolayı, Allâme Muhammed Kuzberî’den hadîs rivayeti; Mustafa Kürdî’den Kâdirî yolu icâzeti aldı. Bir müddet Şam’da kaldıktan sonra, Hicaz’a gitmek için yola çıktı. Medîne-i münevvereye geldiğinde, kâmil bir velî bulup ona teslim olmak arzusundaydı. Birgün Yemenli fazilet sahibi bir zâta rastladı. Câhilin âlimden nasihat istemesi gibi ondan nasihat istedi. O zât dedi ki: “Ey Hâlid Mekke-i mükerremeye gittiğin zaman edebe uymayan birşey görürsen hemen reddetme.” Mevlânâ Hâlid hazretleri Mekke-i mükerremede bir Cuma günü Kâ’be-i şerîfe karşı Delâil-i hayrât’ı okurken câhil kılıklı, siyah sakallı birinin, Kâ’be’ye sırt çevirip kendine bakdığını gördü. “Utanmadan Kâ’be’ye arkasını çevirmiş. Edebi gözetmiyor!” diye düşünürken, o kimse; “Mü’mine hürmet, Kâ’be’ye hürmetden daha öncedir. Bunun için yüzümü sana çevirdim. Niçin beni kötülüyorsun. Medine’deki zâtın nasihatini unuttun mu?” dedi. Mevlânâ Hâlid hazretleri bunun büyük velîlerden olduğunu anladı. Ondan af diledi ve; “Beni talebeliğe kabul et.” diye yalvardı. O da; “Sen burada olgunlaşamazsın” dedikten sonra eli ile Hindistan’ı göstererek: “Senin işin orada tamam olur” dedi ve gitti.
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi