İslâmiyyetde fenâ düşünceler, zararlı hareketler yokdur. İslâmiyyeti, şahsî menfe’atlerine, politikalarına, kötü ideolojilerine âlet etmek isteyen münâfıklar ve bid’at ehli olanlar vardır. (Ehl-i sünnet) ya’nî doğru îmânlı fırkadan olan hakîkî bir müslimân, bunların âleti olamaz. Bunların aldatması sebebi ile, doğru îmânını bozmaz. Müslimân, hangi dinden olursa olsun, hiç kimsenin hakkına tecâvüz etmez. Peygamberimizin “aleyhisselâm” haber verdiği, yetmişiki bozuk fırkadan birinde bulunan kimse, sapıkdır. Bu kitâbımızın birinci kısmında uzun uzadıya îzâh etdiğimiz gibi, Ehl-i sünnet i’tikâdında olan hakîkî müslimân, beş vakt nemâz kılan, tertemiz bir kimsedir. İslâmiyyet, bir din kardeşine, şaka olsa bile, silâh tutmağı harâm etmişdir.
Allahü teâlânın her ni’metine mâlik olan, iyi iklim, bol su, zengin ma’den kaynaklarıyla dünyâda eşi bulunmayan vatanımız Türkiye, Ehl-i sünnet i’tikâdında olan hakîkî müslimânlara muhtâcdır.
Ancak bu hakîkî müslimânlar, el ele vererek, birbirlerini sayarak, severek, koruyarak, müslimân ismini taşıyan bid’at ehlinin ve islâm düşmanlarının saçma ve sapık neşriyyâtını red ederek, durmadan çalışarak, yirminci asrın fen ve teknolojisine ulaşarak ve hattâ onu da geçerek, bu kudsî vatanı lâyık olduğu dereceye erişdirebilirler. Allahü teâlâyı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi tanımayan, halâle, harâma ehemmiyyet vermeyip, kendisine aşılanmış yabancı fikrlere aldanarak, din kardeşlerine düşman olan bid’at sâhiblerinden bu memlekete hayr gelmez. Bunların rûhları hastadır. Bir makine, bir hayvan gibi, kimin eline geçerlerse, onun istediğini yaparlar. Memlekete en büyük fenâlığı yapan bunlardır. Allahü teâlâ, bizi bu gibi zararlı bid’at sâhiblerinin şerrinden muhâfaza buyursun! İslâmiyyeti tercîh eden fen ve siyâset adamları, (İnsanın rûhu boş kalırsa, onda fâide yokdur. Bu boşluğu ise, ancak hakîkî bir din doldurur) demekdedirler. Rûhu müslimânlıkla temizlenmiş olan ve harâmlardan sakınan bir kimse, hiç bir kötü propagandanın esîri olmaz ve Ehl-i sünnet âlimlerin kitâblarında yazılı olan doğru yolda yürüyerek, müslimân kardeşleri ile el ele verip, dînine ve memleketine hizmet eder. Böylece, hem bu dünyâda, hem de âhiretde Allahü teâlânın lutf ve inâyetine kavuşur.