–4–
ÎMÂNIN ŞARTLARI
– 20-
– dünden devam –
Alî “radıyallahü anh”, her ne kadar, Ebû Bekrden “radıyallahü anh” başka, herkesden önce müslimân oldu ise de, o zemân, çocuk olduğu için ve malsız olduğu için ve Resûlullahın evinde ve hizmetinde olduğu için, onun önce îmân etmesi, başkalarının îmân etmesine, ibret almalarına ve kâfirlerin bozguna uğramasına sebeb olmadı. Hâlbuki diğer üç halîfenin îmâna gelmeleri, islâmı kuvvetlendirdi. İmâm-ı Alî ve çocukları “radıyallahü anhüm”, Resûlullahın en yakın akrabâsı ve Resûlullahın mübârek kanından oldukları için, Sıddîk-i ekberden ve Fârûk-ı a’zamdan dahâ üstün denilebilir ise de, bu üstünlükleri, her bakımdan üstünlük demek değildir. Her bakımdan, o büyüklerin önünde olmalarını sağlamaz. Hızır aleyhisselâmın, Mûsâ aleyhisselâma birkaç şey öğretmesine benzer. [Kan bakımından dahâ yakın olan, dahâ üstün olsaydı, hazret-i Abbâs, hazret-i Alîden dahâ üstün olurdu.
Kan bakımından çok yakın olan Ebû Tâlibde ve Ebû Lehebde ise, mü’minlerin en aşağısında bulunan şeref ve üstünlük hiç yokdur.] Kan bakımından yakın olduğu için, hazret-i Fâtıma, hazret-i Hadîce ile hazret-i Âişeden “radıyallahü anhünne” dahâ üstündür. Fekat, bir bakımdan üstünlük, her bakımdan üstün olmasını göstermez. Bu üçünden en üstün hangisi olduğunu, âlimlerimiz başka başka söylemişdir. Hadîs-i şerîflerden anlaşıldığına göre, üçü de ve hazret-i Meryem ve Fir’avnın hâtunu hazret-i Âsiye “radıyallahü teâlâ anhünne ecma’în”, dünyâ kadınlarının en üstünüdürler. Hadîs-i şerîfde, (Fâtıma, Cennet hâtunlarının üstünüdür. Hasen ve Hüseyn de, Cennet gençlerinin yüksekleridir) buyuruluyor ki, bu, bir bakımdan üstünlükdür.
Bunlardan sonra, Eshâb-ı kirâmın en üstünleri (Aşere-i mübeşşere)den ya’nî Cennet ile müjdelenmiş on kişiden olanlardır. Bunlardan sonra, Bedr gazâsında bulunan üçyüzonüç kişi üstündür. Onlardan sonra Uhud gazâsındaki yediyüz arslanın arasında bulunanların hepsi, dahâ sonra da (Bî’at-ür-rıdvân), ya’nî ağaç altında Resûlullaha söz veren bindörtyüz kişi üstündür.
– devamı var –