–6–
ÎMÂNIN ŞARTLARI
– 43-
İnsanların her işini, istekli ve isteksiz, bütün hareketlerini yaratan Odur. Kulların, ihtiyârî, ya’nî istekli hareketlerini, işlerini yaratması için, kullarında (İhtiyâr) ve (İrâde) yaratmış, bu seçme ve dilemelerini, işleri yaratmasına sebeb kılmışdır. Bir kul, birşey yapmağı ihtiyâr edince, isteyince, Allahü teâlâ da dilerse, o işi, yaratır. Kul istemez ve dilemez, Allahü teâlâ da dilemezse, o şeyi yaratmaz. O şey, yalnız kulun dilemesi ile de yaratılmaz. O da dilerse yaratır. Kullarının istekli işlerini yaratması, birşeye ateş değerse, o şeyde yakmağı yaratması, ateş değmezse, yakmağı yaratmaması gibidir. Bıçak değince, kesmeği yaratmakdadır. Kesen, bıçak değildir, Odur. Bıçağı, kesmek için sebeb kılmışdır. Demek ki, kulların istekli hareketlerini, onların ihtiyâr etmeleri, hareketi tercîh etmeleri ve dilemeleri sebebi ile yaratmakdadır. Fekat tabî’atdeki hareketler, kulların ihtiyâr etmelerine bağlı değildir. Bunlar, yalnız Allahü teâlâ dileyince, başka sebeblerle yaratılmakdadır. Herşeyin, güneşlerin, zerrelerin, damlaların, hücrelerin, mikropların, atomların maddelerini, özelliklerini, hareketlerini yaratan yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yokdur. Ancak, cansız maddelerin hareketleri ile, insan ve hayvanların ihtiyârî, istekli hareketleri arasında şu ayrılık vardır ki, kullar bir şeyi yapmağı ihtiyâr, tercîh edince ve dileyince, O da dilerse, kulu harekete geçiriyor ve yaratıyor. Kulun hareket etmesi kulun elinde değildir. Hattâ nasıl hareket etdiğinden haberi bile yokdur. [İnsanın her hareketi, nice fizik ve kimyâ olayları ile hâsıl olmakdadır.] Cansızların hareketlerinde (İhtiyâr etmek) yokdur. Ateş değdiği zemân, yakmak yaratılması, ateşin yakmağı tercîh etmesi ve dilemesi ile değildir.
[Sevdiği, acıdığı kullarının, iyi, fâideli isteklerini, O da ister ve yaratır. Bunların kötü ve zararlı isteklerini, O istemez ve yaratmaz. Bu kullarından hep iyi, fâideli işler hâsıl olur. Bunlar, birçok işlerinin hâsıl olmadığı için üzülürler. Bu işlerin zararlı oldukları için yaratılmadığını düşünmüş, anlamış olsalardı, hiç üzülmezlerdi. Bunun için sevinirler, Allahü teâlâya şükr ederlerdi. Allahü teâlâ, insanların ihtiyârî, istekli işlerini, onların kalblerinin ihtiyâr ve irâde etmelerinden sonra yaratmağı, ezelde irâde etmiş, böyle olmasını dilemişdir. Ezelde böyle dilemeseydi, istekli hareketlerimizi de, biz istemeden, hep O zorla yaratırdı. İstekli işlerimizi biz istedikden sonra yaratması, ezelde, böyle istemiş olduğu içindir. Demek ki, Onun irâdesi hâkim olmakdadır].
– devamı var –