Ubeydüllah-i Ahrâr “rahmetullahi aleyh” hazretleri buyurdu ki;
Tasavvuf; vakti, en değerli olan şeye sarf etmektir.
İnsanın kıymeti; idrâkinin, zekâsının, bu yolun büyüklerinin hakîkatlerini anladığı kadardır.
Dervişlik, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.
Allahü teâlâ’dan gelen belâlara sabırlı, hattâ şükür edici olmak lâzımdır. Zîrâ, Allahü teâlâ’nın birbirinden acı belâları çoktur.
Zikr bir kazma gibidir ki, onunla gönülden yabancı duygu dikenleri temizlenir.
İbâdet; emirlere uyup, amel etmek, nehy edilen şeylerden sakınmaktan ibârettir. Ubûdiyyet, kulluk da bu şekilde Allahü teâlâ’ya yönelmektir.
İnsanın yaratılmasından murat, kulluk yapmasıdır. Kulluğun özü de, her hâlinde Allahü teâlâ’yı hiç unutmamaktır.
İnsanın kıymeti; idrâkinin, zekâsının, bu yolun büyüklerinin hakîkatlerini anladığı kadardır.
Dervişlik, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.
Allahü teâlâ’dan gelen belâlara sabırlı, hattâ şükür edici olmak lâzımdır. Zîrâ, Allahü teâlâ’nın birbirinden acı belâları çoktur.
Zikr bir kazma gibidir ki, onunla gönülden yabancı duygu dikenleri temizlenir.
İbâdet; emirlere uyup, amel etmek, nehy edilen şeylerden sakınmaktan ibârettir. Ubûdiyyet, kulluk da bu şekilde Allahü teâlâ’ya yönelmektir.
İnsanın yaratılmasından murat, kulluk yapmasıdır. Kulluğun özü de, her hâlinde Allahü teâlâ’yı hiç unutmamaktır.