İmâm-ı Rabbânî hazretleri “kuddise sirruh” buyurdu ki:
Edebi gözetmek, zikrden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk’a kavuşamaz.
Ehlin gönlü için (âilenin gönlünü almak için) günah işlemek ahmaklıktır.
Farzı bırakıp, nâfile ibâdetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir.
Gınâ sâhiplerinin yâni zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lâzımdır.
İnsana lâzım olan; önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
Kalbin tasfiyesi (temizlenmesi); İslâmiyete uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid’atlerden kaçmakla ve nefse tatlı gelen şeylerden sakınmakla olur. Zikr ve rehberi, doğru yolu gösteren âlimi sevmek bunu kolaylaştırır.
Kalbin birçok şeyleri sevmesinin sebebi, hep o bir şey içindir. O da nefsdir.
Kâfirlere kıymet vermek, müslümanlığı aşağılamak olur.
Kelime-i tevhîd; putlara ibâdeti bırakıp, Hak teâlâya ibâdet etmek demektir.
Küfür, nefs-i emmârenin isteklerinden hâsıl olur.
Malı zarardan korumanın ilâcı, zekât vermektir.
Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.
Büyükleri sevmek, saâdetin sermâyesidir. Muhabbete müdâhane, gevşeklik sığmaz.
Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuştur.
Nefse, günahlardan kaçmak, ibâdet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.
Razzâk olan Hak teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.
Seâdet, ömrü uzun ve ibâdeti çok olanındır.
Seâdet-i ebediyyeye kavuşmak, peygamberlere uymağa bağlıdır.
Sohbeti ganîmet bilmelidir. Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin ve kemâllerin üstüdür.
Sünnet ile bid’at birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öteki yok olur.
Zâhid, dünyâya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır.
Zekât niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevapdır.
Sâlih ameller İslâmın beş şartıdır. Sâlih amelleri yapmadan kalb selâmette olmaz.