Hacı Bayram-ı Velî hazretleri Akşemseddîn’i diğer talebelerinden daha zor imtihanlara tâbi tuttu. Nefsini terbiye ve ıslah etmekte büyük sıkıntılar çektirdi. Bir defâsında yedi günde bir kaşık sirkeden başka bir şey yedirmedi. Ancak Akşemseddîn bütün bunlardan memnun ve hattâ kendisi daha fazlasına tâlipti. Nitekim nefsinin istediği şeyleri yapmamakta şeyhinin kendisine buyurduğu tâlim ve terbiyedeki şiddet derecesini kendi isteğiyle artırdığı zaman Hacı Bayram hazretleri ona: “Yâ Köse nice riyâzet eylersin, nefsin isteklerinden sakınırsın, âkıbet nûr olursun. Vefât ettikten sonra seni kabrinde bulamazlar!” dedi. Böylece Akşemseddîn hazretleri kısa zamanda tasavvuf yolunun bütün inceliklerini öğrendi ve Hacı Bayram hazretlerinden icâzetini, diplomasını aldı. Onun kısa sürede icâzet alması bâzılarına zor geldi. Hacı Bayram-ı Velî’ye; “Diğer dervişlere kırk yıldır hilâfet vermedin, az müddet içinde Akşeyh’e hilâfet verdin. Hikmeti nedir?” diye sordular. Hacı Bayram-ı Velî de; “Bu zeyrek, uyanık ve akıllı bir kösedir. Her ne görüp duydu ise hemen inandı. Sonra hikmetini yine kendisi anladı. Fakat yanımda kırk yıldan beri hizmet eden bu talebeler, hemen gördüklerinin ve duyduklarının aslını ve hikmetini sorarlar. Ona hilâfet verilişinin sebebi budur.” cevâbını verdi.
Akşemseddîn hazretleri, hocası Hacı Bayram-ı Velî’nin ileride bir büyük fethin mânevî fâtihliği müjdesine de nâil oldu. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin tahsil ve terbiyesiyle irşâd makâmına yükselen Akşemseddîn hazretleri önce Beypazarı’na yerleşti. Orada bir mescid, bir değirmen yaptırdı. Halkın etrâfına toplanması üzerine İskilip’te Evlek’e oradan da Göynük’e gelip mekân tuttu.
Birgün bir kişi gelip, Akşemseddîn’e bir mikdâr mülk bağışladı. Akşemseddîn hazretleri o yerin üzerine gelince, tebessüm etti. “Niçin tebessüm ettiniz?” diye sordular. O da; “Otuz sene kadar önce seyâhat ederken, yolum buraya düşmüştü. Görünce gönlüm buraya meyil etmişti. Gönlümden geçen bu arzu, otuz yıl sonra gerçekleşti. Onu hatırladım ve tebessüm ettim.” cevâbını verdi.
– devamı var –
Evliyalar Ansiklopedisi