– dünden devam –
Şeyhülislâm Molla Fenârî, Emîr Sultan’dan icâzet, diploma aldıktan sonra, Ulu Câmide vâz verirdi. Bir gün vâz vermek için yine kürsüye çıkmıştı. Emîr Sultan hazretleri bir talebesini, bir şeyler almak için çarşıya göndermişti. Bu talebe, Şeyhülislâmın vâz vereceğini duyunca, kendi kendine; “Gidip vâzı dinliyeyim, Şeyhülislâmın hayır duâsını alayım.” diye düşünerek Ulu Câmiye gitti. O ânda câmide zelzele olmaya başladı. Cemâatin bir kısmı dışarıya kaçtı. Fakat, dışarıda zelzele olmadığı görüldü. Bu durumdan haberi olan Şeyhülislâm, murâkabeye daldı. Sonra cemâate dönüp; “İçinizde Emîr Sultan’ın hizmeti ile emr olunan kim ise, çabuk câmiden dışarı çıksın. Yoksa bizi helâk ettirecek.” dedi. Talebe hemen dışarı çıktı. Câminin sallanması durdu. Bu talebe işini görüp dergâha gitti. Emîr Sultan’ın huzûruna girdi. Talebe selâm verdi. Emîr Sultan başını kaldırıp, sâdece talebeye baktı. Talebe, hocasının heybetinden düşüp bayıldı. Ayılınca, Emîr Sultan ona; “Ey oğlum! Dünyevî ve uhrevî ihtiyaçlarınız karşılanmadı mı ki, başkalarından yardım beklersiniz. Bir kimse hocasından çeşit çeşit nîmetlere kavuşurken, gidip başkasından yardım istemesi, ona suâl sorması, ilim öğrenmesi, hem ayıp, hem gevşekliktir.” buyurdu.
Emir Sultan Hazretlerinin hayatını okumak için aşağıdaki linki tıklayınız…