Bid’at; dinin emretmediği bir şeyi, ibâdet olarak, yani sevap kazanmak için yapmak ve dinin emirlerini değiştirmek demektir. Meselâ; kelime-i tevhidi besteleyip ney, tef veya başka bir müzik âleti ile çalmak, ezanı teypten okumak, Aşûre günü, aşûre pişirmeyi ibâdet sanmak, bid’attir, günahtır.
Çay, kahve, meşrubat içmek bid’at değil, âdettir. Mubah olan âdetler günah değildir. Peygamber efendimizin yapmadığı her âdet, günah değilse yapmakta mahzur yoktur.
Bu, bid’at sâhiplerinin liderleri, Kur’ân-ı kerîme yanlış, bozuk mânâlar veriyorlar. Bu mânâları ileri sürerek, sapık düşüncelerini âyet ile ispat ettiklerini ileri sürüyorlar. Ancak, hakkı bilenler, bunlara aldanmaktan kurtulurlar. Gençlerin, islâm dinini, hak yolunu, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeleri lâzımdır. Öğrenemeyen bid’at ve dalâlet sellerine yakalanıp boğulur. Dünya ve âhıret felâketlerine sürüklenir.
Kıyâmet alâmetlerinin biri de, bid’atlerin çoğalarak sünnetlerin unutulmasıdır. Bid’at ehline uyan, kabir suâllerine doğru olarak cevap veremez. Bid’at sâhibi sapıklar ile ve dünyaya düşkün olanlarla arkadaşlık etmemelidir. Bid’at sâhibi olanlar, Cehennemde bir müddet yanacaklardır. Bir kâfir Müslüman olursa, günahı çok olan veya bid’at sâhibi olan bir Müslüman tevbe ederse, tertemiz Müslüman olurlar.