Peygamberimiz ‘sallallahü aleyhi vesellem’ buyuruyorlar ki; Ben dünyada şu iki insana gıpta ediyorum. Birincisi: âlimdir, eserleriyle insanlara faydalı olur. İkincisi: zengindir, varlıklıdır, fakir-fukaraya yardım eder. Büyükler buyuruyorlar ki; “İlim çok önemlidir: fakat mal ile desteklenirse”.
Allah adamlarından, çok zengin veli bir zât varmış. Birisi bunu duymuş. Bu kadar mal bir Allah adamında olmaz, nasıl olur da hem dünya malı hem de evliyalık aynı anda olur deyip, o zâtın yanına (incelemek için) gitmeye karar vermiş. Gittiği yerlerde, buralar kimin diye sormuş, hep falan zâtın demişler. Gelen adam, olmaz böyle şey demiş ve en sonunda bu mübarek zâtın yanına gelip, sohbetine oturmuş. Bir müddet sonra bu mübarek zât bunun yanına gelip, “Eğer, bir mü’minin kalbinde saman çöpü kadar dünya sevgisi varsa, o kişinin Allahü tealayı tanıması mümkün değildir. Allahü teala dünyayı değil, dünyanın sevgisini kötülüyor. Bu dünya mel’undur, bu dünyada Allah için olmayan her şey de mel’undur. Allah sevgisi varsa, dünya malı zarar vermez. Dünyanın kendisi değil, sevgisi kötülenmiştir.” buyurmuş… Araştırmağa gelen adam hepden şaşırmış… Peki bu kadar mal, mülk niçin diye düşünmeğe başlamış… Bu mübarek zat buyurmuş ki; İnsan bu dünyada malını iki şekilde kullanır. Birincisi, Allahü tealanın dinine hizmet etmek için. İkincisi, Allahü tealanın fakir kullarını doyurmak için demiş. Yaptığımız ibadetin kabul olduğu veya olmadığı belli değildir ama yedirilen yemek, rızk muhakkak kabul olmuştur buyuruluyor. İnsanların açlığı iki şekildedir. Birincisi; midesi aç olur, ikincisi de kalbi aç olur. Yani açlık iki manaya gelir; kalp açlığı, mide açlığı. İnsanların midesini doyurmak elbette çok kıymetlidir. Fakat kalbini doyurmak kıyaslanamayacak kadar daha kıymetlidir… Kalbini doyurursanız, o kişi cennete gider. Kalbin gıdası ilimdir. Büyükler buyuruyorlar ki; Kalbinde sıkıntısı olan, ilimle uğraşsın. İlimle uğraşmak, kalbe ferahlık verir. İlm çok önemlidir. İlmin rütbesi, derecesi, derecelerin en yükseğidir.