Îmân’ın temeli ve en mühim alameti; hubb-u fillah ve buğd-u fillah’tır. Yâni, Allahü tealanın sevdiklerini yalnız Allahü tealanın rızası için sevmek ve Allahü tealanın sevmediklerini de yalnız Allahü tealanın rızası için sevmemektir. (Bu, yalnız kalb ile olur, kavga etmek, dövüşmek demek değildir).
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki; (El-mer’ü me’a men ehabbe)… (Kişi, sevdiği ile berâberdir) demekdir.
Allahü teâlânın sevmediklerini sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem” karşı olmağa sürükler. Bir kimse, kendini müslimân zan eder. Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanıyorum der. Namâz kılar ve her ibâdeti yapar. Hâlbuki, bilmez ki, böyle çirkin hareketleri, onun îmânını ve islâmını temelinden götürür.