Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” ömreye giderken, Peygamber efendimiz “sallalahü aleyhi ve sellem”, “Kardeşim Ömer, bana da dua et” buyurmuş. “Kardeşim” demek sünnettir. Onun için büyükler talebelerine ekseriyetle kardeşim diye hitab ederler. Hocamız birgün buyurdular ki; “Kardeşim, bir mü’minin evinden sokağa feyz akar. Feyz, büyüklerin kalbinden akar, dünya sevgisini ve para sevgisini söker atar”.
Mevlana Celaleddin-i Rumi “kuddise sirruh” hazretleri anlatıyorlar: Birinin merkebi varmış, merkebin sırtında da yara çıkmış. O yara iyileşsin diye, bez yapıştırmış. Sonra o bezleri kaldırırken, etler de kalkmaya başlayınca, merkep acısına dayanamamış, çifte atmağa başlamış. Celaledin-i Rumi hazretleri buyuruyorlar ki; Bu yara, dünya muhabbetidir. Üstündeki bez, dünyanın kendisidir. O bez yani dünyalık elden çıkarken o merkebin duyduğu acıyı, o dünya muhabbeti olan kişi de duyar. Hele o yara birden fazlaysa.. Hele hele ölürken, herşeyi bırakırken duyduğu acıyı düşünün. Peki bu yaralar nasıl tedavi edilir? Bunun birtek ilacı vardır. Başka da ilacı yoktur! O da, Allah adamlarını sevmektir. O muhabbet, o yaranın ilacıdır. Büyükleri sevmeyen, büyükleri tanımayan, emir ve yasaklara tam uyarsa belki kurtulabilir, fakat noksandır, şüphelidir.. zordur. Mutlaka kâmil, yani her tarafı olgunlaşmış bir Allah adamına rastlamak lazımdır.